MENÜ
ANA SAYFA
x

Bu Devlet Bize Cevap Vermek Zorunda: Yalan Söyleyen Kim?

31.01.2016

29.01.2016

Biliyorsunuz değil mi?

Cizre’nin Cudi Mahallesi’nde 23 Ocak Cumartesi günü yapılan tank ve top atışıları sırasında yaralanan 28 kişi beş katlı bir evin bodrum katına sığındı.

Bu ülkenin sıradan bir yurttaşı olarak içlerinde çocuklar da bulunan o insanların akıbetleri hakkında bilgi sahibi olmak hakkımızdır.

Cizre’deki evin bodrumunda mahsur kalan Mehmet Tunç, ulaşabildiği birkaç gazeteciye şunları söyledi:

“Dışarı çıkmaya çalışıyoruz vuruyorlar, bodrumda bekliyoruz bombalıyorlar. Aşağı iniyorum çocuklar bana ‘Baba su ver’ diyor, psikolojisi bozulmuş çocuklar bana ‘baba’ diyor. Buradaki çocukların hepsi Cizre’nin çocukları, 50 gün önce 40’a yakın bir öğrenci grubu geldi, yasak başlayınca çıkamadılar, o gruptan olanlar da var. Hiçbirisi silahlı bir güce bağlı değildir. Burada kimsenin elinde silah yoktur. Keşke Sınır Tanımayan Gazeteciler gelip baksalar.

Tıbbi olarak müdahale yapamıyoruz. Dün, ayağını sıktığım Selami Yılmaz, kayışla bağlıyorum morarıyor, bırakıyorum kan akıyor, kan kaybından öldü çocuk, o çocuğun ölümünden kendimi sorumlu tutuyorum, buna sessiz kalan da herhalde benim ortağımdır.

Bana diyorlar ki, ‘O dört cenazeyi 24 yaralıyı sırtına al, 700 metre aşağıya asfalta İpekyol Caddesi’ne getirirsen alırız yoksa alamayız çünkü sokağa çıkma yasağı var.’ Ben nasıl alayım vücudunda kurşun olan var, hareket ettirsem canları acır. HDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız arkadaşım aradı, söz verdi, ‘Yarın gelip alacağız’diye. Ben de aşağıdakilere moral vermek için ‘Anneleriniz babalarınız gelip sizi alacaklar’ dedim. Biliyorum ki gelip alanları da tarıyorlar, başka bir katliam da olabilir, halk da gelemiyor, şu an var olan bir trajedidir. Su sıkıntısı yaşıyoruz sadece iki matara su var.

Dışarı çıkmak neredeyse imkansız, keskin nişancılar var, 28 yaralı için bütün dünyaya sesleniyoruz, hepsi yaralı, bazılarının yarası ağır bazıları hafif, tedavi uygulayacağımız malzeme yok. Sargı bezi bile yok. Yorganın içindeki pamukları aldık, evin içinde çocuk bezleri bulduk, bu insanların yaralarına koyduk.

Burada bir trajedi yaşanıyor. Eğer sizler de sessiz kalırsanız, inanın ki buradaki insanların ölümünden sizler de sorumlusunuz.

En iyi durumda olan benim. Zor durumdayız. Benim de yavaş yavaş psikolojim bozuluyor. Ağır yaralı olanlar su istiyor, top atışının basıncı nedeniyle iç kanama tehlikesi olabileceği için su vermiyoruz. Ölenlere su verdiğimiz için yaşamını yitirdiler.

Ben görüşme yapmak için 3’üncü kata çıkıyorum, burası hiç güvenli değil (Telefon bağlantısı sırasında bomba sesi geliyor ve kapatmak zorunda kalıyor).”

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, yani devletin en tepesindeki isim Recep Tayyip Erdoğan ise konuyla ilgili sorulan bir soruya şu cevabı verdi: “Bunların hepsi yalan. Orada sürekli olarak ambulans var. Dün zaten bakanımız da açıkladı. Ve beş altı ambulans orada bekletiliyor. Ama tabiii güvenli bölgeye ambulansların girmesi söz konusu değil. ‘Yaralını al ambulansların olduğu bölgeye getir.’ Bu kendilerine söyleniyor. Söylendiği halde yapmıyorlar. Yapmadıkları gibi hatta Meclis’te biliyorsunuz telefonla bir konferans yapmaya çalıştılar. Bu boyutların hepsi ideolojiktir. Bu ideolojik yaklaşımla da o ambulansları ateş menziline sokup oradaki ambulans şoförü, doktoru, hemşireyi ölümle karşı karşıya bırakmaktır. Şimdi orada 600-1000 metre mesafede bunlara bu anonslar yapılıyor. ‘Alın yaralıları, getirin güvenli bölgeye ve biz buradan hemen onları hastaneye götürelim’ deniyor. Ambulanslar hazır ama bunlar yaralıları oraya kasıtlı götürmüyor. Belki de yaralı değiller. Oradaki ilgili arkadaşlar tedbiri almak zorundalar. Ona göre onlar da o tedbirle bu işi yürütüyorlar. İşin aslı bu.’

Mehmet Tunç veya Tayyip Erdoğan’dan birisi yalan söylüyor.

Cumhurbaşkanı’na inanacak olursak Mehmet Tunç ideolojik bazı sebeplerle bir evin bodrumunda ölümü bekleyen çocukları imkanı olduğu halde ambulanslara taşımıyor. Hatta evdekiler yaralı da olmayabilir. HDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız başta olmak üzere bu konuyu terör propagandası yapmak için kullananlar var. Hatta utanmadan telefonla Meclis’e bağlanıp yalanlarını sürdürmek istediler. Devlet, oradaki sivillerin can ve mal güvenliği için gereken tüm tedbirleri almış durumda. Ortada bir sorun falan yok.

Yani Erdoğan’ın tabiriyle “bunların hepsi yalan.”

Peki ya Mehmet Tunç’a inanacak olursak?

Şu anda iç kanama geçiren ve su için yalvaran 13 yaşındaki bir çocuğun üstüne tanklar ateş mi ediyor yani?

Siz bu satırları okurken bir apartmanın bodrumunda bağıra bağıra ölen gençlerin cansız bedenlerinin yanında ölümü bekleyen insanlar mı var bir yerlerde?

Kokmaya başlayan cesetlerin yanında kanamasını yorgan pamuğuyla durdurmaya çalışan insanlara hala bomba mı atıyor devlet?

Sivil, silahsız insanların altısı gözümüzün önünde katledilirken 22 kişi daha ölümü mü bekliyor yani?

Ambulans 300 metre oraya gitmiş 500 metre buraya gelmiş zırvalarıyla bu vahşeti görmezden gelen bir Cumhurbaşkanı’na mı sahibiz bizler?

Bu ülkenin Cumhurbaşkanı 13 yaşında bir çocuğun can çekişmesini izlerken bütün ülkeye yalan mı söylüyor?

AİHM’in tedbir kararına rağmen ambulans gönderilmediği için kan kaybından ölen Cihan Karaman masum bir sivil miydi yoksa?

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Dokümantasyon Merkezi verilerine göre ‘Son beş ay içerisinde (16 Ağustos 2015-21 Ocak 2016) en az 198 sivil (39’u çocuk, 29’u kadın, 27’si 60 yaş üstü ve ayrıca bir karnında ateşli silahla vurulma sonucu ölü doğum) sadece resmi sokağa çıkma yasağı ilânı olan zaman dilimleri içerisinde yaşamını yitirmiştir’ diyenler haklı mı yani?

Bu olanlar gerçekse ‘Devlet bölgede katliam yapıyor’ dememiz suç teşkil eder mi?

Cumhurbaşkanı bölgedeki katliamları örtbas mı ediyor öyleyse?

O zaman niye akademisyenlerin kanlarıyla duş yapmak istiyorlar? Doğruyu söyledikleri için mi? Sivillerin, çoluk çocuğun katledilmesine razı gelmedikleri için mi?

Bu devlet bizlere bir cevap vermek zorunda. Bu katliamların suç ortağı olmak istemeyenlere çok net konuşmalı.

Yalancı olan kimdir?

Mehmet Tunç mu?

Recep Tayyip Erdoğan mı?

http://www.diken.com.tr/bu-devlet-bize-cevap-vermek-zorunda-yalan-soyleyen-kim/