Yaşam hakkı ile insanın maddi ve manevi varlığının bütünselliğinin dokunulmazlığı hakkı, başta Evrensel Bildirge olmak üzere Türkiye’nin de taraf olduğu BM ve Avrupa Konseyi temel insan hakları belgelerinde güvence altına alınmış haklardır. Anayasanın 17. Maddesinin 1. Fıkrasında bu haklar güvence altına alınmıştır. Anayasa’nın 15. Maddesi’nin 2. Fıkrasında 7.5.2004 tarihli 5170 sayılı kanunun 2. Maddesiyle yapılan değişiklikle savaş, sıkıyönetim, seferberlik ve olağanüstü hal zamanında bile yaşam hakkına, maddi ve manevi varlığın bütünselliğinin dokunulmazlığı hakkına, din vicdan, düşünce ve kanaat açıklamaya zorlanmama hakkına dokunulamayacağı açıkça düzenlenmiştir.
Ulusalüstü ve ulusal en üst yasa metinlerinde dokunulamaz haklar olarak yer alan yaşama hakkı ve maddi-manevi varlığın bütünselliğinin dokunulmazlığı hakkı Türkiye’de tehdit altındadır. Bu tehdit doğrudan doğruya Parlamento tarafından çıkarılan yasalar ve Hükümet’in icraatlarıyla yakından ilişkilidir.
Polisin silah kullanması ile Yaşam Hakkı ihlallerinde Ciddi artışlar var
Haziran 2007’de 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Yasa’sının 16. Maddesinde Polisin zor ve silah kullanma yetkisi oldukça genişletilmiştir. Bu yetkiyle özellikle silah kullanma konusu Anayasaya ve Anayasa Mahkemesinin 1996/68 E, 1999/1 K sayılı ve 06.01.1999 tarihli kararına açıkça aykırı düzenleme yapılmıştır. İHD ve TİHV bu düzenleme yapılırken kamuoyu ve Meclise yaptığı çağrıda bu düzenlemenin yaşam hakkını tehdit ettiğini ve ihlalleri arttıracağı tehlikesine işaret etmişti. İHD ve TİHV maalesef bu kaygılarında haklı çıkmıştır. Bu yasa değişikliğinden bu yana sadece 2008 yılında 35 kişi polisin insan haklarına aykırı bir şekilde silah kullanması sonucu hayatını kaybetmiş veya sakat kalmış veya yaralanmıştır. Bu ürkütücü tablo maalesef Başbakan’ın “ya sev ya terk et” ve “vatandaş kendini savunur” sözleri ile onu savunan bazı milletvekillerinin sorumsuz açıklamalarıyla korkarız ki giderek ağırlaşacaktır.
Parlamentoyu ve Hükümet’i 2559 sayılı yasanın 16. Maddesini, Anayasa’nın 15. Maddesine ve Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına uygun bir şekilde yeniden düzenlemeye ve polisten kaynaklı bu ihlalleri sona erdirmeye davet ediyoruz.
Polisin Silah Kullanma Yetkisi Anayasaya Aykırıdır
Polisin silah kullanma yetkisinin aşılması sonucu açılan davalarla ilgili olarak gerek davanın taraflarına gerekse de Mahkemelere şu çağrıyı yapmakta fayda vardır. 2559 sayılı kanunun 16. Maddesinin 7, 8, 9 Fıkraları, Anayasa’nın 2, 15. Maddesinin 2. Fıkrasına, 17. Maddesine ve 90. Madde dolayısıyla Türkiye’nin taraf olduğu temel insan hakları sözleşmelerine aykırıdır. Bu nedenle iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulmalıdır. Anayasa Mahkemesi de kendisine gelebilecek böyle bir başvuruda yukarıda belirttiğimiz 1999 yılında verdiği kararı hızlı bir şekilde vermeli ve bu insan haklarına aykırı duruma noktayı koymalıdır.
Vatandaşın Vurulmasından Hoşlanan Zihniyeti Kınıyoruz
Polisin vatandaşı vurmasından hoşlandığını açıklayan milletvekilleri hakkında da gerekli yasal işlemlerin yapılmasını talep ediyoruz. Polisin suç işlemesini tahrik ve teşvik eden AKP Yozgat Milletvekili Abdulkadir Akgül’ün biran önce adalet önüne çıkarılmasını istiyoruz. Adaletin herkese fazlaca uygulandığını söyleyen bu milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılarak adalet önünde hesap vermesini istiyoruz.
Unutmayalım. Adalet, bir gün herkese lazım olacaktır. Türkiye’de adaletin herkese uğradığı günlerin gelmesini diyoruz.
TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VAKFI (TİHV)
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ (İHD)