25 Şubat 2008 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Kuzey Irak’a yaptığı kara harekâtını protesto etmek amacıyla Demokratik Toplum Partisi (DTP) Diyarbakır İl Örgütü tarafından gerçekleştirilen yürüyüş sonrasında yaptığı konuşma nedeniyle Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’e ve Batman Belediye Başkanı Nejdet Atalay’a Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) 7/2. maddesine muhalefet ettiği gerekçesi ile 10’ar ay hapis cezası verildi.
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir söz konusu konuşmasında “bu sorun operasyonlarla, ölümlerle çözümlenemez, yüreğim acıyor. Hiçbir polis, hiçbir asker, hiçbir gerilla yaşamını kaybetmesin. Kardeşlik, birlik ve beraberlik içinde onurluca yaşayalım. Artık yeter, bir gerilla yaşamını kaybetse, bir asker yaşamını kaybetse yerine geçecek 100 kişi vardır” dediği için hakkında dava açılan Osman Baydemir’e verilen hapis cezası mahkeme tarafından para cezasına çevrilmediği gibi Türk Ceza Kanunu’nun 53’üncü maddesinin 1, 2 ve 3’üncü fıkraları gereğince ceza süresi boyunca belediye başkanlığı dâhil kamu haklarından mahrum bırakılmasına karar verilmiştir.
Aynı zamanda Türkiye İnsan Hakları Vakfı Kurucular Kurulu üyesi olan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir hakkında verilen bu ceza, düşünce ve ifade özgürlüğünün, dolayısıyla da siyaset yapma hakkının açıkça ihlalidir.
Bilindiği gibi ifade özgürlüğü, insanın düşünme gücünün gerçekleştirilmesidir. İfade etme, kişinin tek başına gerçekleştireceği bir edim olmadığı için diğerlerinin varlığını, yani toplusallığı ön gerektirir. Bu niteliğinden dolayı düşünce ve ifade özgürlüğü aynı zamda kolektif bir haktır ve demokrasilerde toplumsal varoluşun temelini oluşturur.
İfade özgürlüğünün önündeki her türlü engel, doğrudan kişinin özerk varoluşunun bir göstergesi olan düşünce özgürlüğünü yok eder ya da düşüncenin belirlenmesi tehdidini taşır.
Öte yandan insanlar arası bir etkinlik olan politika yapmanın en temel aracı ise sözdür. Yani, ifade, tartışma ve düşünmedir. Söz söyleyen her insan politik özne haline gelir. Dolayısıyla bir kişinin kendini ifade etmesi engellediğinde doğrudan siyaset alanının dışına da atılmış olur.
Demokrasilerde ifade özgürlüğünün sınırlanmasına ilişkin makul ve kabul edilebilir tek bir ölçüt vardır: O da sözün/ifadenin şiddet içermesi veya önermesidir. Oysa Osman Baydemir, TSK tarafından gerçekleştirilen operasyonlar sonucunda hangi taraftan olursa olsun hepsi bu ülkenin evlatları olan genç insanların ölümlerinden duyduğu üzüntüyü dile getirmiştir. Ayrıca Türkiye’nin demokratikleşmesinin önündeki en önemli engeli oluşturan Kürt Sorunu’nun operasyonlarla, ölümlerle, yani şiddet ve çatışmayla çözümlenemeyeceğini belirtmiştir.
Yıllardır bu ülkede ayırımsız herkes için insan hakları, barış ve demokrasinin tesis edilmesi için uğraş veren bir kurum olarak Osman Baydemir’e verilen bu cezadan dolayı duyduğumuz üzüntü ve kaygıyı kamuoyu ile paylaşıyor, bu vahim hatanın bir an önce telafisi için yetkilileri göreve çağırıyoruz.
Saygılarımızla,
Türkiye İnsan Hakları Vakfı