MENÜ
ANA SAYFA
x

Hasta Mahpusların Durumlarına Dair TİHV Görüş ve Açıklaması

BASIN AÇIKLAMASI
26.08.2013

Ağır hasta tutukluların ve hükümlülerinin “toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturacağı” gerekçesiyle alıkonulmaya devam edilmesi fiilî idam cezasıdır. İnsanî, vicdanî, hukukî açıdan kabul edilemez olan bu siyasî tutumda ısrar etmek, açıkça kişilerin ölümüne sebebiyet vermektir.

Ağır hasta tutukluların ve hükümlülerin alıkonulmasının sona erdirilmesi için olumlu bir düzenleme gibi sunulan, 24 Ocak 2013 tarihinde kabul edilen 6411 sayılı Kanun, hasta hükümlülerin infazının geri bırakılma koşulları için yeni düzenleme getirmiş ve hükümlünün cezasının infazının ertelenmesini “maruz kaldığı ağır hastalık veya sakatlık nedeniyle hayatını yalnız idame ettirememesi” ve “toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturmayacağının değerlendirilmesi”koşullarına bağlamıştı. TİHV olarak sayısız kere, kişilerin sağlık hakkının “toplum güvenliği” gibi terimlerle ulaşılamaz kılınacağını ifade etmiş ve bu tip düzenlemelerinin yapılmamasını için çağrıda bulunmuştuk. Bunun gibi, henüz 5 Mart 2013 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Gülay Çetin/Türkiye kararı ile ağır hastalığı olan tutukluların korunmasına yönelik mevcut düzenlemelerin yeterince açık, öngörülebilir ve etkili olmadığını hüküm altına almış; AdlîTıp Kurumu’nun tutuklu ve hükümlüleri heyet raporlarına rağmen muayene etmemesi, dahası geç muayene etmesi eleştirilmiş ve Türkiye işkence yasağını ihlal ettiği için mahkûm edilmişti. Aynı kararda, yargıçların tüm insani önlemlerle yetkili kılınması öngörülmüştü.

Tüm ilgili insan hakları örgütleri gibi, TİHV olarak da bu karar gereği ağır hasta tutukluların ve hükümlülerin derhal salıverilmesini, dahası 6411 sayılı Kanunla getirilen “toplum güvenliğini tehlikeye düşürmemek” gibi kayıtlardan vazgeçilmesini talep etmiştik. Ancak ne yazık ki son dönemlerde maruz kaldığı ağır hastalık veya sakatlık nedeniyle hayatını yalnız idame ettiremeyeceği Adlî Tıp Kurumu raporlarıyla dahi tespit edilen hasta tutuklu ve hükümlü dosyalarının savcılıklar önünde bekletildiği ve dahası reddedildiği anlaşılmıştır. En son sol ön kolu ve sağ el bileğini kaybetmiş, 12 Temmuz 2013 tarihli Adlî Tıp Kurumu raporu gereği cezaevinde kalamayacağı tespit edilmiş olmasına rağmen Terörle Mücadele Müdürlüklerinden toplum güvenliğini tehlikeye düşürüp düşürmeyeceğinin araştırılması istendiği için, infazının ertelenmesi talebi savcılık tarafından reddedilen Ergin Aktaş’ın durumu basında yer almıştır. Ergin Aktaş’ın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almış olmasını, toplum güvenliğini tehlikeye düşüreceği sonucuna bağlayan savcılık makamının bu kanaati vicdanen de hukuken de kabul edilebilir değildir. Hiçbir kanun metni savcılara mutlak işkence yasağını ihlal etmek için bir zemin olamaz.

Gelinen noktada hatırlatmalıyız ki hiçbir hastanın sağlık hakkı, polis-jandarma-cezaevi değerlendirilmesine tabi tutulamaz. Hiçbir hastanın sağlığı, kendilerini “asayiş sorunu” olarak gören kurumların keyfî tutumlarına terk edilemez. “Toplum güvenliği” gibi belirsiz, öngörülebilirlikten uzak, kesin olmayan nitelikte kavram dizinleri, herkese eşit ve adil bir şekilde sağlanacak olan sağlık hakkından öncelikli olamaz.

Türkiye, 09.12.2003 tarihinde onaylanan “Avrupa Konseyi İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi”nin ve AİHM kararlarının gereklerini yerine getirmek ve tüm tutuklulara ve hükümlülere uygun nitelikte, adil bir şekilde sağlık hizmeti vermek ve serbest bırakılma dâhil olmak üzere, tüm haklarına ve özgürlüklerine saygı göstermek zorundadır.

Bir kez daha, ağır hasta tutukluların ve hükümlülerin, yaşam standartları ve sağlıkları açısından alıkonulmaya devam edilmesinin işkence yasağının ihlali olduğunu hatırlatıyor; ağır hasta tutuklu ve hükümlülerin cezaevlerinde yaşamını yitirmesi halinde insanî önlemleri almakla yükümlü olan yargıçların, savcıların, güvenlik raporu düzenleyenlerin birinci derecede sorumlu olacağını anımsatıyor; “toplum güvenliği” gibi kişilerin sağlık hakkına ve hukukî güvenliklerine zarar verecek yapay gerekçelerin kanunlardan kaldırılması, kişilerin cezaevinde kalıp kalamayacaklarına ilişkin bağımsız tıbbî heyet raporlarının yeterli görülmesi için bir kez daha çağrıda bulunuyoruz. Elimizdeki veriler gereği, 2013 yılı itibarıyla, ciddi hastalıklarına rağmen en az 405 hasta tutuklu ve hükümlünün cezaevinde alıkonulmaya devam ettiğini biliyoruz. Ergin Aktaş gibi, haklarında cezaevinde kalamayacağına yönelik tıbbî rapor düzenlenmiş olan ağır hasta tutukluların ve hükümlülerin derhal serbest bırakılmasını; henüz tıbbî rapor düzenlenmemiş olan hasta tutukluların ve hükümlülerin de gecikmeksizin bilimsel tıbbî değerlendirmeye alınmalarını talep ediyoruz.

TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VAKFI