MENÜ
ANA SAYFA
x

İşkence ve Ulusal Önleme Mekanizması

08.10.2015

8 Ekim 2015

Şu sıralar, Birleşmiş Milletler (BM) İşkencenin Önlenmesi Alt Komisyonu (SPT) üyeleri Türkiye’deler ve resmi kurumlarla ve insan hakları örgütleriyle görüşmelerde bulunuyorlar.

Hatırlayalım: Birleşmiş Milletler İşkencenin Önlenmesi Sözleşmesi çerçevesinde bir ulusal önleme mekanizması kurulması gerekiyordu ve Türkiye gecikerek de olsa bir adım atmıştı. Ulusal Önleme Mekanizmasının fonksiyonlarını yerine getirmek üzere Bakanlar Kurulu Türkiye İnsan Hakları Kurumunu (TİHK) yetkilendirmişti. Bu karar 28 Ocak 2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştı.
Türkiye’nin sivil alandaki insan hakları örgütlerine göre burada bir sorun vardı. Öncelikle,  21 Haziran 2012 tarihli 6332 sayılı Yasa ile kurulan (RG. 30 Haziran 2012) TİHK konusunda insan hakları örgütlerinin itirazları vardı.

Bu yasa ulusal kurumlarda olması gereken unsurların ne olduğunu ortaya koyan Paris Prensipleri’ni tam karşılamıyordu. Fonksiyonları, üyelerinin seçimi, çoğulculuk ilkesi açısından ve bağımsızlık ve çalışmaları nedeniyle olması gereken güvenceler bakımından sorunluydu. Mali özeklik ve bütçe imkanları bakımından da (Söz gelimi toplam personel sayısı 75 kişiden ibaretti) sorunlar vardı.

Efendim, dünyada bugün itibariyle insan hakkı olarak kabul edilen 110 medeni ve siyasi haktan, 72 ekonomik sosyal ve kültürel haktan söz edebiliriz. Bu sayı geçmişten bu yana artmıştır ve artacaktır. İnsan haklarının dinamik karakterinden kaynaklanıyor bu durum. Dinamik karakter de insan haklarının kaynağının hayat olmasından geliyor.

Hayat, biliyorsunuz,  statik değil dinamiktir.

Bu kadar geniş bir alanı kapsamak üzere 6332 sayılı TİHK Yasası’nın,  amacı ve kapsamını düzenleyen 1. maddesinde, insan haklarını “koruma ve geliştirme” amacı yazılıdır. Mevcut kadro sayısı, bütçe imkanları ve örgütlenme modeli ile nasıl olacak bu? Yürütme organı karşısında bağımsızlık sorunu olan, sahip olduğu yetkiler konusunda yapısal sorunları olan bir kurum bu amacı nasıl gerçekleştirebilir?

Üstüne üstlük, bir de  özel bir alan olan işkencenin önlenmesi amacı konusunda nasıl yetkin ve etkin çalışmalar yapabilir? Örnek olsun, işkence denince hangi mekanlar geliyor akla?

Şarkıları bile var değil mi? Hani o ayna(lı) mekanlar! Bir de “zindanlar!”

Memlekette 1300 jandarma karakolu var, bizim bilebildiğimiz.

Polis karakolu ya da emniyet merkezi sayısını bilmiyoruz.

Her ilde olduğuna göre 81 ilde polis karakolu var. 881 ilçe olduğuna göre de her ilçede bir tane desek, 881 ilçede bu kadar polis karakolu var. İkisinin toplamı 962 eder.

Zindan dedik, Osmanlı geleneği olarak. Hapishane sayısında azalma yok. Azalmıyor yeni yeni cezaevleri yapılıyor. Siyasi iktidar da bununla övünüyor. Bizim bilebildiğimiz 350 cezaevi var.
Sadece şu yukarıdaki rakamları toplasak 2 bin 612 fiziki mekan eder.Ama genelde bu mekanların 5 bin civarında olduğu tahmin ediliyor.

Ulusal önleme mekanizması insanların alıkonulduğu, özgürlüğünden yoksun bırakıldığı her yerde önlemler alabilir ve buraları denetleyebilir. İşkence ve onur kırıcı muameleler gerçekleşmeden önce ve gerçekleşmesin diye çalışmalar yapılıyor. Operasyonel kabiliyet ve yetkiler gerekiyor. Önleme mekanizmasının görevi bu.

Mesela mültecilerin bulundurulduğu kamplar. Mesela adli tıp için insanların gözlem altında tutulduğu mekanlar, sağlık tesisleri, sığınma evleri…

İnsanlık onuru saldırı altında. Kentler, cenazeler, mezarlıklar, sivil insanlar saldırı altında… Konu biliyorsunuz çok ciddi…

Bu yazıda değindiğimiz ulusal önleme mekanizması ve TİHK  konusundaki gelişmelerle ilgili olarak “TİHK Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı Taslağı Hakkında Değerlendirme” başlıklı açıklamaya bakılabilir.

http://www.evrensel.net/yazi/75042/iskence-ve-ulusal-onleme-mekanizmasi