MENÜ
ANA SAYFA
x

Şebnem Korur Fincancı Yazdı: ‘İşkence ve Adalet’

30.01.2017

Şebnem Korur Fincancı’nın 30 Ocak 2017 tarihli Evrensel Gazetesi’nde yer alan köşe yazısı…

Ne çok yük birikiyor zihnimde, paylaşılmayı bekleyen… Okunan kitaplar, yaşanan acılar ve baskılarla birleşip orta yerine kuruluyor gündeliğin. Bazen aylar sürüyor bir kitabı ve kitapta aktarılanları hazmetmek. Hele ki içinde yaşamaya zorlandığımız anti-ütopya çağında.

Shane O’Mara bir deneysel beyin araştırmaları profesörü, Dublin’de Trinity College’da çalışıyor. “İşkence neden işe yaramaz: Sorgulamada sinirbilim” başlıklı bir kitabı yayınlanmıştı 2015 yılında. Geçen senenin sonbaharında başlayıp, ancak bitirebildiğim çok da uzun olmayan bir kitap. Bu kadar uzun sürmesinde, işkenceye dair söyledikleri, sorgulama teknikleri üzerine önerilerle bitirdiği son bölüm ve oluşturduğu direncin de etkisi olmalı sanırım. Sorgulamanın, işkenceyle sorgulamanın bilgi almayı amaçladığı üzerinden kurgulanmış ve belleğin nasıl yeniden yapılandıran bir özelliğe sahip olduğunu, bellekten çağrılan bilginin strese verilen yanıtın sonucu olarak gerçekle ilişkisiz olabileceğini tartışıyor. İşkence görenler üzerinde araştırma yapmanın etik dışı olması nedeniyle farklı nedenlerle işkence benzeri zorluklara maruz kalanlar ve hayvan deneyleri üzerine yapılmış çalışmalardan da yararlanarak işkencenin işe yaramadığını ve dolayısıyla kullanılmaması gerektiğini aktarıyor. Elbette işkencenin insanlık dışı özelliğini, ahlaki karşı duruşunu vurgulayarak ama Carla Clark’ın belirttiği gibi tiksindirici olmanın yanı sıra etkisiz olduğunu söyleyerek başlıyor kitabına. İşkencenin tüm dünyada meşrulaştırılmasına dönük çabalar ve yaygın kullanımına denk gelen bir dönemde önemli bir çalışma olduğunu kabul etmek gerekir. Özellikle tıklayan bomba senaryolarının havada uçuştuğu, bu konuda özel algı mühendislikleriyle ısmarlama televizyon dizilerinin yaptırıldığı koşullarda, üstelik dört bir yanda bombalar patlarken…

İşkencenin ve sorgulama eyleminin bilgi almayı amaçladığı yanılsaması da işkencenin meşrulaştırılmasına dönük çabalarda önemli bir kavşaktır. Son aylarda bize servis edilen işkence görüntüleriyle birlikte ve toplumdaki adalet duygusunun neredeyse geri dönmemecesine ruhumuzdan kazınması üzerine düşünmek gerekir. Servis edilen işkence görüntülerinin gücü elinde bulunduranların toplumun yok olan adalet duygusunu köşesinden yamama işlevi kadar, bir gün kendi görüntülerinin servis edilebileceğine dair korkularına ve buna uygun bir toplum içi yeniden ilişkilenme biçimine bakıldığında işkencenin amacı daha açıkça görülebilir. Bir yandan adaletsiz bir sistemin içinde birilerinin adalet-miş gibi görünen, bilgiye ulaşma yalanıyla süslenen anlık rahatlama hali ile desteklediği görüntüler, diğer yandan topluma dalga dalga yayılan bir sindirme operasyonudur. Adaleti savunduğumuzu sanırken bir dehşet içinde yaşamaya razı gelmektir.

İşkencenin temel işlevi bizde yaratılmaya çalışılan algının tersine, adalet duygusunu içimizden geri dönmemecesine söküp atmasıdır. Yargısız infazlar eliyle ahlakımızın, vicdanımızın yerle yeksan edilmesidir. Dün işkenceyle teşhir edilenlerin bugün bir diğerine işkence yapabilmesindeki pervasızlık, yarın bize işkence yapılabilme ihtimalidir. İçimizde büyüyen dehşetle sessizliğimizin pekiştirilmesidir.
İşkence insanlığa karşı bir suçtur!

Kaynak: https://www.evrensel.net/yazi/78391/iskence-ve-adalet