MENÜ
ANA SAYFA English Kurdî
x

İnsan Hakları Savunuculuğu suç değildir. Yargılanamaz.

BASIN AÇIKLAMASI
16.12.2025

Bakırköy Kadın Hapishanesi’nde yaklaşık iki aydır tutuklu bulunan insan hakları savunucusu ve meslektaşımız avukat Suna Bilgin hakkında açılan davanın duruşması, 17 Aralık 2025 tarihinde Tunceli 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecektir.

Suna Bilgin, İnsan Hakları Derneği (İHD) Dersim Şubesi’nin önceki dönem şube sekreteridir. İnsan hakları savunucusu kimliğiyle, hak ihlallerinin yaşandığı pek çok alanda basın açıklamalarına katılmış, bu açıklamalarda söz almış ve çeşitli sivil toplum etkinliklerinde yer almıştır. Hakkında açılan davanın temelini de, esasen bu faaliyetleri oluşturmaktadır.

Nitekim Suna Bilgin hakkında, Tunceli 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, tamamen ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gereken açıklama ve etkinlikler gerekçe gösterilerek dava açılmış; 2018 yılında ise “örgüt üyeliği” iddiasıyla 6 yıl 3 ay hapis cezası verilmiştir. Kendisine isnat edilen “suçlamalar” arasında, Uludere/Roboski’de 34 yurttaşın yaşamını yitirdiği katliama ilişkin yapılan basın açıklamaları ile Paris’te öldürülen üç Kürt kadına dair basın açıklamalarına katılması ve bu açıklamalarda söz alması bulunmaktadır. Ayrıca Tunceli İl Millî Eğitim Müdürlüğü önünde gerçekleştirilen bir basın açıklamasına katıldığı iddiası da suçlama konusu yapılmıştır. Oysa bu açıklama ve etkinliklerin tamamının insan hakları mücadelesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği son derece açıktır.

Suna Bilgin, insan hakları savunucusu olarak İHD’de görev yaptığı süre boyunca, kolluk güçlerinin baskı ve tehditlerine de maruz kalmıştır. Bu duruma ilişkin olarak, Tunceli Barosu’nun 2014 yılında Suna Bilgin’in polis tarafından uğradığı tehdit ve tacizlere dair yaptığı basın açıklaması kamuoyunun bilgisi dâhilindedir.

Hakkında verilen mahkûmiyet kararının ardından bir süre İsviçre’de, yakınlarının yanında kalan Suna Bilgin, 2025 yılı Kasım ayında kendi coğrafyasına dönme kararı almıştır. Yurt dışında yaşamak istemediğini, bu süreçte annesi dâhil birçok yakınını kaybettiğini ve yasını kendi ülkesinde tutmak istediğini açıkça ifade etmiştir. Hakkındaki yargılamanın beraatle sonuçlanacağına duyduğu güçlü inançla, hiçbir kaygı taşımadan Türkiye’ye dönmüştür. Ancak Türkiye’ye döndükten hemen sonra, 7 Kasım 2025 tarihinde tutuklanarak Bakırköy Kadın Hapishanesi’ne konulmuştur.

Dosya kapsamı incelendiğinde, Suna Bilgin’e yöneltilen suçlamaların esasen insan hakları savunucusu kimliğiyle yaptığı basın açıklamaları ve katıldığı etkinliklerden ibaret olduğu açıkça görülmektedir. Oysa bu faaliyetler, Türkiye Cumhuriyeti’nin tarafı olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile güvence altına alınmış ifade ve örgütlenme özgürlüğü kapsamındadır. Aynı zamanda, Türkiye’nin taraf olduğu Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Savunucularının Korunması Bildirgesi’ne de aykırı bir yargılama söz konusudur.

Anılan Bildirge’nin 8. maddesinin 1. fıkrası, “Herkesin bireysel olarak ve başkalarıyla birlikte ayrımcı olmayan bir temel üzerinde ülkesinin yönetimine ve kamusal işlerin yürütülmesine etkin biçimde katılmaya hakkı vardır” hükmünü içermektedir. Bildirge’nin 11. maddesi ise “Herkesin bireysel olarak ve başkalarıyla birlikte, yasaya uygun olarak iş ve mesleğini yapma hakkı vardır” demektedir. Ayrıca 3. madde, insan hakları ihlallerine ilişkin şikâyet ve başvuru hakkını açıkça düzenlemektedir.

Suna Bilgin, bir avukat ve insan hakları savunucusu olarak, tanık olduğu ve yaşadığı ihlallere karşı tavır alma sorumluluğunu yerine getirmiş; bu faaliyetleri İnsan Hakları Derneği bünyesinde, görevinin bir parçası olarak yürütmüştür. Bu yönüyle, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Savunucularının Korunması Bildirgesi kapsamında korunması gereken kişilerden biridir.

Suna Bilgin’in kaçma şüphesi bulunan bir kişi olduğu iddiası gerçeklikten uzaktır. Tutuklamaya gerekçe gösterilen kaçma şüphesinin akıl, hukuk ve vicdanla bağdaşır bir yönü bulunmamaktadır. Zira kendisi, yurt dışında bulunmasına rağmen, kendi iradesiyle ve bilerek Türkiye’ye dönmüştür. Örgüt üyeliği iddiasıyla verilen cezanın, makul şüpheyi aşan somut ve inandırıcı delillere dayanmadığı da ortadadır.

Bu nedenlerle, insan hakları savunucusu arkadaşımız Suna Bilgin’in derhal serbest bırakılması gerektiğini düşünüyoruz. Yargılandığı davanın beraatle sonuçlanmasının kuvvetle muhtemel olduğu dikkate alınarak, hakkında verilen tutuklama kararının kaldırılmasını, tahliyesine karar verilmesini ve açılan davanın beraatle sonuçlandırılmasını talep ediyoruz.