7 Ağustos 2016
Gazetelerde yer alan haberlere göre, 15 Temmuz 2016’da gerçekleşen askeri darbe girişimi sonrası başlatılan soruşturmalar kapsamında 23 Temmuz 2016 tarihinde gözaltına alındığı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından doğrulanan Gökhan Açıkkolu isimli öğretmen, gözaltında tutulmaya devam edilirken 5 Ağustos 2016 günü yaşamını kaybetmiştir.
23 Temmuz 2016 tarihinde olağanüstü hal KHK’sı yayımlanarak gözaltı süresi 30 güne çıkartılmıştır. Hiçbir hukuk kuralının açıklayamayacağı bir şekilde gözaltı süresinin 30 gün olarak düzenlenmesinin doğuracağı sonuçlar, devlet tarafından alıkonulmakta olan bir kişinin 14. günde ölümüyle çarpıcı bir biçimde gözler önüne serilmiştir.
Yapılan soruşturmalar kapsamında alıkonulan kişilerin işkence ve kötü muameleye maruz kaldığını gösteren görüntüler karşısında, işkencenin mutlak olarak yasak olduğunu hatırlatmıştık. Gözaltına alınan kişilere sağlanması zorunlu olan; yakınlara bildirim, avukatla görüşme ve kişinin kendi seçeceği de dahil olmak üzere etkin muayeneye erişim haklarından feragat edilemeyeceğinin altını defalarca çizmiştik. Gözaltı süresinin 30 güne çıkarılmasının alıkonulanların işkenceye karşı güvencelerden faydalanmasına engel olacağına dair kaygılarımız maalesef gerçekleşmiştir.
Gazetelerde İstanbul Başsavcılığı’nın açıklamasına dayandırılan haberler, Devletin alıkoyduğu kişinin yaşam hakkını ihlal ettiği, Gökhan Açıkkolu’yu işkence ve kötü muameleye uğramama hakkından mahrum bıraktığına yönelik güçlü kanıtları içermektedir. Çünkü açıklama gereği şu sorular sorulmaya başlandığında artık Devletin alıkonulanların yaşamına yönelik yükümlülüklerini çiğnediği alana da girmiş oluyoruz:
– “İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü nezaretinde, 24 saat esası ile gözaltı darp cebir raporu da aldırılmak” ne anlama gelmektedir? Hekim tarafından tıbbi etik ilkelere ve İstanbul Protokolü’ne uygun muayene ve belgeleme yapılması zorunluyken, Gökhan Açıkkolu’ya “nezaret koşullarında” soruşturma usullerinde karşılığı olmayan “darp-cebir raporu aldırılması” yapılan belgelemenin güvenilir bir muayeneye dayalı olmadan gerçekleştiği şüphesini ortaya koymaktadır. İstanbul Protokolü standartlarına uymadan yapılan muayene ve belgeleme işkence ve kötü muamele yasağının ihlalidir.
– “Kişinin daha önce 28 Temmuz’da rahatsızlandığını beyan etmesi üzerine, 112 ile devlet hastanesine götürülmüş, orada “yapılan muayene sonrasında nezarethanede kalmasında sakınca olmadığının belirtilmesi üzerine yeniden nezarethaneye getirilmiştir” ne anlama gelmektedir? Gözaltında olduğu 5. günde, açıklamada yer verildiği üzere kronik rahatsızlığı olduğu ifade edilen bir kişinin halen alıkonulmaya devam edilmesi, sağlık hakkından mahrum bırakıldığına ve katlanmasının beklenemeyeceği düzeyde acı duymasına neden olunduğuna işaret etmektedir. Dahası bir hekimin varlık sebebinin insanların fiziksel ve ruhsal sağlığını korumak, savunmak ve geliştirmek olduğu, alıkonulmaya neden olacak hiçbir karar alma mekanizmasında yer alamayacağı göz önünde bulundurulduğunda, nezarethanede kalmasında sakınca olmadığı kararını kimlerin aldığı da açıklanmalıdır.
– “5 Ağustos günü, Gökhan Açıkkolu’nun tekrar rahatsızlandığının haber alınması üzerine, gözaltında görevli adli tıp doktoru tarafından şahsa ilk tıbbi müdahale yapılması” ne anlama gelmektedir? İstanbul Protokolü, tıbbi etik ilkeler ve ilgili adli tabiplik yönergeleri, hekimlik hizmetinin, hastanın mahremiyeti ve muayenenin etik standartlara uygun olması yönünden sağlık kuruluşlarında yerine getirilmesini zorunlu kılmaktadır. Buna rağmen gözaltında adli tıp uzmanının görevlendirilmesi hiçbir şekilde gerçek bir muayenenin yapılmadığını, belgelemenin itibar edilebilir olamayacağını bir kez daha ortaya koymaktadır.
30 günlük gözaltı süresini yasal hale getiren, alıkonulanların işkenceye karşı usul güvencelerinden faydalanmasına engel olan ve alıkonulan bir kişinin yaşamını yitirmesine giden bu süreçte yer alan tüm sorumluların etkin olarak soruşturulması gerekmektedir. Ancak cenazenin teslim edilmesine bile müdahale edilmeye çalışıldığını belirten ailenin beyanları, Gökhan Açıkkolu’nun ölümünün nedenlerinin ve ne şekilde gerçekleştiğinin etkin olarak soruşturulmamış olduğu şüphesini doğurmaktadır.
Biz aşağıda imzası olan örgütler, Gökhan Açıkkolu’nun alıkonulma sürecinin İstanbul Protokolü gereklerine göre soruşturulmasını, ölümüyle ilgili soruşturmada Minnesota Protokolü’ne riayet edilmesini talep ediyoruz. Hatırlatıyoruz; Gökhan Açıkkolu devlet tarafından alıkonulduğu süre içinde yaşamını kaybetmiştir.
Yine bir kez daha hatırlatmak isteriz ki, işkence ve kötü muamele istisna dönemleriyle açıklanamaz; mutlak olarak yasaktır. OHAL KHK’leri ile bunca yıldır uğruna mücadele edilen usul güvencelerinden feragat edilemez. Uzun süreli gözaltı, tüm alıkonulanları işkence ve kötü muameleye açık hale getirir.
Geçmişte olduğu gibi şimdi de, kime uygulanırsa uygulansın, insanlık suçu olan işkenceye karşı mücadele edeceğimizi yineliyor, temel hak ve özgürlükleri ortadan kaldıran OHAL’in sona ermesi ve KHK’lerin iptal edilmesi gerektiğini belirtiyoruz.
TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ
TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VAKFI