Ankara’da, Sincan Kadın Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski öğretmen Sibel BALAÇ; sürgün ve mobbinge uğradığını söyleyerek 2018 yılında zihinsel engelliler öğretmenliği görevinden istifa etmişti. BALAÇ, aynı yıl, Kanun Hükmü Kararname’yle (KHK) işinden ihraç edilen memur, öğretmen ve akademisyenlerin, Ankara’daki Yüksel Caddesi’nde gerçekleştirdikleri “İşimi Geri İstiyorum” eylemlerine katılmıştı.
18 Aralık 2019’ta tutuklanan BALAÇ; adil yargılanma talebinin yanı sıra, hapishanelerdeki hak ihlallerinin sona ermesini talebiyle 19 Aralık 2021 tarihinde ölüm orucuna başlamıştı.
Yine 2016’dan beri Tekirdağ 1 No’lu Cezaevi’nde bulunan Gökhan YILDIRIM da benzer taleplerle 25 Aralık’ta ölüm orucuna başlamıştı.
Hızlı kilo kaybından dolayı sağlık durumları gittikçe kötüye giden BALAÇ ve YILDIRIM; Adalet Bakanlığı’na verdikleri dilekçelerde belirttikleri taleplerinin karşılanmasını bekliyor.
Sibel BALAÇ 145 ve Gökhan YILDIRIM 139 gündür ölüm orucunda. Yaşamları için geçen her saat, her dakika kritik öneme sahip. Geri dönüşü olmayan sağlık sorunları yaşamamaları için geçen her saniyenin önemi ortadadır.
Ailesinden ve avukatlarından aldığımız bilgiye göre Sibel BALAÇ ölüm orucuna başladığında 85 kiloydu, bu süreçte 30 kilo kaybetti ve şu anda 55 kilo.
Gökhan YILDIRIM 1.75 boyunda, ölüm orucuna başladığında 62.5 kiloydu, şu anda 47.5 kilo.
Sağlık durumundaki değişiklik, kilo kaybının bu denli yüksek olması bizleri endişelendirmektedir. Bu bulgular, insan sağlığı açısından geri dönüşü olmayan bir sürecin belirtisi olabilir. Bu yüzden Sibel BALAÇ ve Gökhan YILDIRIM’ın ölüm orucunu sonlandırmaları için gerekli koşulların bir an önce sağlanması son derece önemlidir.
Bizler sağlık emek meslek örgütleri ve insan hakları örgütleri olarak Sibel BALAÇ ve Gökhan YILDIRIM’ın ivedi olarak bağımsız sağlık heyeti ile muayene edilmesini talep ediyoruz.
Bizler şunu da hatırlatmak istiyoruz; Açlık grevi veya ölüm orucuna katılan kişiye kendi sözlü ve yazılı beyanına aykırı bir müdahalede bulunulamaz, hayatî tehlikesinin varlığı öne sürülerek, kendi istekleri dışında, zorla beslenemez ya da tedavi edilemez. Böyle bir müdahale Etik olarak da hukuken de kabul edilemez. Bu durum “insanlık dışı veya onur kırıcı nitelikte muamele” anlamına gelir. İşkence, insanlık dışı ve onur kırıcı muameleye tabi olmama hakkı mutlak bir haktır ve hiçbir koşulda ihlal edilemez.
Dünya Tabipler Birliği Malta Bildirgesi’nin 21. maddesinde de “Kişinin yararına olduğu düşünülse bile; tehdit, zorlama, güç kullanımı veya fiziksel kısıtlamalarla beslemenin insanlık dışı ve onur kırıcı bir tedavi biçimi” olduğu belirtilmektedir. Bir hekimin böyle bir müdahalenin parçası olması halinde hem meslek etik kuralları hem de hukuki düzenlemeler yönünden hatalı/kusurlu kabul edilecektir.
Adalet Bakanlığını sorunu çözecek adımlar atmaya davet ediyoruz. Hapishanelerde yaşanan hak ihlallerine son verilmesini, sağlık hakkı kadar hayati bir hak olan Adil Yargılanma Hakkının kullanımının önünde durmak yerine, yetkilileri kulak vermeye ve çözüm bulmaya çağırıyoruz.
ANKARA TABİP ODASI
SES ANKARA ŞUBESİ
TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VAKFI
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ ANKARA ŞUBESİ
ÖZGÜRLÜK İÇİN HUKUKÇULAR DERNEĞİ ANKARA ŞUBESİ
ÇAĞDAŞ HUKUKÇULAR DERNEĞİ ANKARA ŞUBESİ