Sokağa çıkma yasağı ve çatışmaların yaşandığı Diyarbakır’ın Silvan ve Mardin’in Nusaybin ilçelerinde inceleme yapan insan hakları örgütleri, “kolluk güçlerinin sivil halka orantısız güç kullandığını ve hendeklerin kapatılması operasyonlarında vatandaşların gerçek silahlar kullanmak suretiyle hedef alındığını” açıkladı.
İHD Diyarbakır Şubesi’nde yapılan basın açıklamasına İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Diyarbakır Temsilcisi Barış Yavuz, Diyarbakır Tabip Odası (DTO) Başkanı Cengiz Günay ve İHD yönetim kurulu üyeleri katıldı.
Raci Bilici, 16 Kasım’da İHD, TİHV ve DTO ile oluşturulan bir heyetle, hak ihlallerini yerinde incelemek için ilçeye gidildiğini ve vatandaşlarla görüşmeler yapıldığını belirtti.
“Esat Oktay Yıldıran dönemini anımsattı”
Silvan’da yaptıkları incelemelerde duvarlarda bulunan yazılamaların dikkat çeken Bilici, nefret ve ırkı söylemi içeren yazılamaların 12 Eylül Dönemi’nde ‘Diyarbakır Cezaevi işkencesi’ olarak adlandırılan Yüzbaşı Esad Oktay Yıldıran döneminin zihniyetinin ürünü olduğunu kaydetti. Kürt sorununun bir güvenlik sorunu olmadığını ifade eden Bilici, “Bu sorun bir güvenlik sorunu değildir. Güvenlik politikalarıyla bu soruna yaklaşmak sorunu çözmez. Defalarca bun vurguladık ve vurgulamaya devam edeceğiz” dedi.
“Çözüm süreci ve müzakere masasına dönülmeli”
Sorunu “statü sorunu” olarak tanımlayan Bilici, soruna güvenlik politikalarıyla yaklaşılmasından dolayı tıkanma yaşandığını ifade etti. Bilici, “İlçede görüştüğümüz herkes biran önce ‘tahkim edilmiş’ bir ateşkesin yapılması ve silahların susmasını talep ediyor. Bir diğer talep de PKK lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecride son verilmesi ve çözüm süreci ile müzakere masasına geri dönülmesi talebidir. Bunun dışında denenecek yollar ölümdür” diye konuştu.
Raci Bilici: Endişeliyiz
Ayrıca Mardin’in Nusaybin ilçesinde 13 Kasım’da ilan edilen ve hala devam eden sokağa çıkma yasağı uygulamasına dikkat çeken Bilici, ciddi sorunlar yaşandığını ve silahların susmaması durumunda olayların yayılmasından endişe duyduklarını da sözlerine ekledi.
Bilici’nin ardından DTO Başkanı Cengiz Günay, raporda yer alan tespitleri şöyle sıraladı:
– Diyarbakır İli Silvan ilçesinde Diyarbakır Valiliği tarafından, 3 Kasım 2015 tarihinde Saat 05.00’ten itibaren geçerli olmak üzere ikinci bir emre kadar, ilçede bulanan Tekel, Mescit ve Konak mahallelerinde sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir. Yasak ilanı Valiliğin resmi web sitesi, zırhlı polis araçları ve camii hoparlörlerinden duyurulmuştur. Yasak ilanının ardından ilçeye bir-iki gün önceden sevki gerçekleştirilen savaş mühimmatı, ağır silah ve güvenlik personelinin (asker, özel harekât timleri ve sivil polisler) yer aldığı hava destekli bir operasyon gerçekleştirilmiştir. Yine operasyon sırasında ağır silahların (tanklardan top atışları, askeri helikopterden bombardıman) kullanıldığı, tanık yurttaşların beyanı ile tespit edilmiştir.
– Sokağa çıkma yasağını ilanından önce başlamak üzere ilçe merkezi ve ilçeye bağlı tüm köylerde mobil şebeke ağlarına erişim engellenmiştir. İlçede bulanan Tekel, Mescit ve Konak mahallelerinde elektrik ve su şebekeleri kesintiye uğramıştır.
– Planlanan operasyonun uygulama şeklinin, görgü tanıklarının anlatımı ve inceleme çalışmaları sonucunda, sivil yurttaşların can ve mal güvenliğini tehdit edecek nitelik taşıdığı ve sivil yurttaşların gerçek silahlar kullanmak suretiyle hedef alındığı tespit edilmiştir.
– Operasyon sırasında güvenlik güçlerinin sivil yurttaşlara yönelik, yasal yetki ve sınırlarını aşarak, kasti ve hedef gözetecek biçimde silahlı saldırılarda bulunduğu tanık beyanları ile tespit edilmiştir. Bu saldırılarda 8 sivil yurttaş, güvenlik güçleri tarafından açıldığı iddia edilen ateş sonucu yaşamını yitirirken, 10 yurttaş ateşli silah kullanımı sonucu yaralanmıştır. Ayrıca yasak ilan edilen mahallelerde düzenlenen operasyonlarda çıkan çatışmalarda 2 polis memuru yaşamını yitirdi, 1 polis memuru ise yaralandı.
– Operasyon sırasında yasak ilan edilen ve yaklaşık 14 bin civarında sivil yurttaşın yaşadığı mahallelere yönelik, operasyon kapsamında önleyici hiçbir tedbir alınmadığı, yurttaşların temel ihtiyaçlarının (açlık, susuzluk ve enerji/elektrik ihtiyacı) karşılanmadığı tespit edilmiştir.
– Operasyon sırasında sivil yurttaşlara ait ev ve işyerleri, güvenlik görevlilerinin rastgele açtığı ateş sonucu kurşunlanmış ve tahrip edilerek kullanılamaz hale getirilmiştir. İncelemeler sırasında kimi ev ve işyerlerinin bir kısmının veya tamamının ise, yandığı tespit edilmiştir.
– Heyetimizin inceleme çalışmaları sırasında ve yurttaş beyanlarından edinilen bilgilere göre, sokağa çıkma yasağının sona ermesinden iki gün önce güvenlik güçleri tarafından ‘temizlik operasyonu’ adı verilen, mahallelerde ev ve işyerlerine yönelik baskınlar gerçekleştirilmiştir. Demokratik bir hukuk devletinde, suç ve suçlu iddiası karşısında yapılan operasyonlar sonrası güvenlik güçlerince gerçekleştirilen ‘suç mahallinin’ temizlenmesi, yine güvenlik güçlerince yapılan hak ihlallerine dair delillerin ve hakikatlerin yok olmasına, dolayısıyla da bağımsız kurum ve kuruluşların çalışma ve incelemelerinin sınırlanmasına sebebiyet vermektedir.
– Operasyona katılan yüzleri maskeli özel harekât polisi mensuplarının, mahalle duvarlarına çok sayıda ve Türkiye bayrağı simgelerinin yoğun kullanıldığı milliyetçi, ırkçı ve cinsiyetçi tehdit içeren yazılamalar yaptığı, basın ile sosyal medya araçlarında yayınlanan görüntülerde ve yurttaşlardan edinilen bilgiler sonucunda tespit edilmiştir.
– İlan edilen sokağa çıkma yasağını, yasak ilan edilen mahallelere protesto yürüyüşleri düzenleyerek demokratik gösteri hakkını kullanan yurttaşlara ve seçilme temsiliyeti kazanmış milletvekili ve belediye başkanlarına yönelik, güvenlik güçleri tarafından orantısız, şiddetli müdahaleler gerçekleşmiş, ateşli silahların kullanıldığı medyaya yansıyan görüntülerle tespit edilmiştir.
– Heyetimizce yapılan gözlemlerde operasyon sırasında, güvenlik güçleri tarafından birçok evin kapısının kırılarak içeri girildiği ve konutlarda, herhangi bir yargı kararı ve/veya yargısal denetime tabi tutulmaksızın arama yapıldığı tespit edilmiştir.
– Yurttaşlardan alınan bilgilere göre; yasak ilan edilen mahallelerde sağlık ve eğitim hizmetleri verilmemiştir. İlçeden mahallelere yönlendirilmek istenen sağlık hizmetleri ise engellenmiştir. Operasyon sırasında ateşli silah kullanımı sonucu yaralanan yurttaşların sağlığa erişim haklarının engellendiği, vurularak yaşamı yitiren yurttaşların cenazelerinin de vurulduğu yerde günlerce bekletildiği tespit edilmiştir.
– Yaşam hakkı ihlallerine ilişkin etkin bir soruşturma başlatılıp başlatılmadığı konusunda sağlıklı bir veriye ulaşılamamış ve ölüm olaylarının açıklığa kavuşturulmasındaki en önemli denetim aracı olan otopsi raporlarına ulaşılamamıştır.
– İnceleme çalışmalarında bulanan heyetimiz, ilçede yaşanan duruma ilişkin yurttaşlarla yapmak istedikleri görüşme talebine, yurttaşların çoğunluğu, olaylar nedeniyle yaşadıkları tedirginlikten ötürü beyanlarda bulunmak istememişlerdir.
“Etkin soruşturma başlatılmalı”
Raporun öneriler bölümünde ise şu ifadeler yer aldı:
– Heyetimiz, sivilleri hedef alan ve yaşam hakkı ihlali başta olmak üzere ağır insan hakları ihlaline neden olan saldırıları kınamaktadır. Olayların bütün boyutları ile açığa çıkartılması amacıyla etkin bir soruşturma başlatılmasını talep etmektedir.
– Heyetimiz, operasyon sırasında ve sonrasında kolluk kuvvetlerinin sivil halka yönelik tehdit, hakaret, saldırı ile ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden’ davranış ve yazılamalara ilişkin adli ve idari soruşturmaların derhal başlatılmasını ve bu soruşturmalar süresince ilgili personel ve amirlerinin açığa alınmasını talep etmektedir.
– Yapılan operasyonlar neticesinde heyetimizce yapılan gözlem ve incelemelerde kişilerin konut ve işyerlerinde ciddi tahribatlar oluştuğu gözlemlenmiştir. Anayasanın 35. maddesi ile İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin (İHAS) EK 1 No’lu protokolün 1. maddesi uyarınca herkes mallarının dokunulmazlığına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir. Yapılan operasyon neticesinde kişilerin mülkiyetlerine ciddi zararlar verilerek Anayasanın 35. maddesi ile İHAS’ın 1 No’lu protokolünün 1. maddesinde korunan hakları ihlal edilmiştir. Bu çerçevede kişilerin mülkiyet hakkına getirilen bu zararların derhal karşılanması gerekmektedir. Diyarbakır Valiliği tarafından bir zarar tespit komisyonu oluşturularak, olaylar sırasında yurttaşların yaşadığı maddi ve manevi mağduriyetleri karşılanmalıdır.
– Silvan da olayların ve operasyonun devamı sırasında tüm iletişim kanallarının (telefon, internet vb.) herhangi bir yargı kararı olmaksızın kesilmiş olduğu gözlemlenmiştir. Herhangi bir yargı kararı olmaksızın kişilerin anayasanın 22. maddesi ile korunan haberleşme hürriyeti ile 26. maddesindeki düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti keyfi olarak sınırlandırılmıştır. Bu sınırlandırma aynı zamanda Silvan dışındaki diğer yurttaşların haber veya fikir almak ile vermek haklarını da ihlal etmiştir. Bu şekilde sınırlandırmaya sebebiyet veren kişi ya da kurumlar hakkında adli ve idari soruşturmaların başlatılması gerekmektedir.
– Heyetimiz, Mardin İli Nusaybin ilçesinde 13 Kasım 2015 tarihinde Saat 21.00’den itibaren geçerli olmak üzere süresiz olarak başlatılan ve devam etmekte olan sokağa çıkma yasağı ve ardından başlatılan polis operasyonunun, yeni hak ihlallerine yol açacağı endişesini taşımaktadır. Bu sebeple operasyonun derhal sonlandırılmasını talep etmektedir.
– Heyetimiz genel olarak son 6 ayda yoğunluk gösteren çatışmalı süreç ile birlikte yaşam hakkı başta olmak üzere artan hak ihlallerine dikkat çekmektedir. Bu sebeple devlet ve hükümet organlarını, insan hakları ihlallerine yol açan güvenlik eksenli politikalardan bir an önce vazgeçmeye ve taraflara çatışmasızlık, diyalog ve müzakereye dönülmesi çağrısında bulunmaktadır.
http://t24.com.tr/haber/ihd-devlet-silvan-ve-nusaybinde-onleyici-tedbir-almadi-orantisiz-guc-kullandi,317361