Katliam üzerine katliam gerçekleşen Ortadoğu’da nereye bakacağınızı, neresinden tutacağınızı şaşırıyorsunuz. Çoluk çocuk demeden katledilen insanlar bir yana, geride kalan, göçe zorlanan insanların yaşadıkları da akıl alır gibi değil. Göçe zorlanan insanların gitmek zorunda kaldıkları yerlerde de yaşam koşulları çok ağır, üstelik Türkiye’de buna ırkçı linç girişimleri de ekleniyor zaman zaman. Ağustosun yakıcı sıcağında zor da olsa canını kurtararak kaçanlardan biri de Êzidiler.
Küçük bir bölümü Türkiye sınırından geçebilen Êzidiler için Türkiye İnsan Hakları Vakfının (TİHV) gönüllülerinden, TİHV Bakım Verenlerin Bakımı Projesi aktivistlerinden oluşan bir ekip tarafından Şengal katliamı sonrası Türkiye’ye geçen Êzidilerin yerleştiği alanlarda, 16-17 Ağustos 2014 tarihlerinde, yardım veren kamu-belediye gönüllü ağına psikososyal destek eğitimi vermeyi, durum tespiti yapmayı ve acil psikolojik destek sunmayı amaçlayan iki günlük bir çalışma ziyareti gerçekleştirildi. Dostların yüreğine, emeğine sağlık…
Yaptıkları tespitleri özetleyerek aktarmak istiyorum burada: “16 Ağustos Cumartesi günü, yaklaşık 700 kişinin (bir kısmının çadırların her birinde 3-4 aile olarak veya AFAD evlerinde) kaldığı Silopi kampı ve yaklaşık 850 kişinin (bir kısmının Cizre’deki evlerde ve sanayi sitesi için yapılmış olan, büyüklüğü ve tuvalet sayısı yetersiz evlerde 5’er aile şeklinde) kaldığı Cizre sanayi bölgesi ziyaret edildi. Kullanılan sularda klorlama gibi tedbirler alınmış olmasına rağmen, AFAD evlerinin önünden geçen kanalizasyon suyu ve aşırı sıcaklar sebebiyle bulaşıcı hastalık riskinin oluştuğu; soğutucu ihtiyacının karşılanmaması nedeniyle günlük yaşamın özellikle bebekler ve yaşlılar açısından zorlaştığı; yemek ve içme suyu ihtiyaçlarının yeterli düzeyde karşılandığı ve Belediyenin mobil sağlık aracının nöbet sistemiyle sürekli hizmet verdiği bilgileri alındı ve gözlemlendi. 17 Ağustos Pazar günü, yaklaşık 1500 Êzidi ve 3 bin Suriyeli Arap’ın (her bir aile bir çadırda kalmak üzere) yerleştirildiği Midyat kampı ziyaret edildi. Günlük ortalama 300 kişinin kaydını yapabilecek bilgi işlem ve personel alt yapısının bulunduğu; güvenlik nedeniyle yaklaşık 15 gün iletişim araçlarının alındığı ve gerekli önlemlerin alınmasının ardından geri verildiği öğrenildi. Tüm bu gözlemler ve görüşmeler ışığında; Êzidi halkının maruz kaldığı savaş vahşetinin yaygınlığı, uygulanan şiddetin barbarca yönleri travmatik yıkımı daha da derinleştirecektir. Êzidi halkının geçmişinin katliamlar ve travmatik olaylarla dolu olması, bu ağır travmanın geçmişteki travmatik yükü de tetikleyeceği, yıkımı daha da artıracağı ve yaşama güvenle bağlanabilmeyi ciddi şekilde zedeleyeceği aşikardır.”
Gönüllü arkadaşlarımız bu tespitler ışığında yapılması gerekenleri de sıralıyor: Fiziksel-sosyal destek sistemlerinin koordinasyonun tek elden yürütülmesi, düzenli kayıt sisteminin oluşturulması, var olan maddi ve insan kaynaklarının tespiti, kullanılması ve planlanmasının sağlanması; Êzidi ailelere yönelik bilgi akışının açık, umut içeren reel cümlelerden oluşacak şekilde gerçekleşmesi, mümkün olduğu ölçüde yürütülen hizmetin her basamağında önceden bilgi akışının sağlanması; güvenli ortam ve özel yaşam hassasiyeti; kendilerini olabildiğince güvende hissedebilecekleri alanların oluşturulması ve görevli, sosyal destek gönüllülerinin vb. mümkün olduğunca özel yaşam alanlarına girmemeleri, girilmesi gerektiğinde de (İzin istemek, kendini tanıtmak ve az sayıda kişiyle girmek gibi) hassasiyet göstermeleri; sağlık hizmetlerine yönelik ihtiyaç tespiti ve bu hizmetin sürekliliği, ruhsal durum tespiti ve takibi, bu kapsamda psikososyal destek programlarının planlanması ve sürdürülmesi; engelli, yaşlı ve kronik hastaların tespit edilip, gerekli ihtiyaçlarının karşılanması ve bu hizmetlerin devamlılığının sağlanması; çocukların yaşlarına uygun aktivitelerin en hızlı şekilde düzenlenmesi; erişkinlerin günlük yaşam rutinlerine dönüşleri için çalışmaların yapılması (Yetilerini kazandıkça kendi yaşam düzenekleri ve diğerleri için sosyal destek ağında aktifleşmeleri); kişilerin meslek ve yeteneklerinin tespit edilmesi ve bu alanlarda çalışmalara katılmalarının sağlanması, gözlem sonucu ortaya konan öneriler.
Gazze’de bir başka katliama sahne oluyor, çok yoğun sivil-çocuk-kadın katliamı var. Evleri yıkılıp sokakta yaşamak zorunda kalan insanların 500 bin civarında olduğu söyleniyor. Bazıları okullara sığınırken, önümüzdeki hafta okulların açılması ile bu insanların da sokaklara çıkmak zorunda kalacağı konuşuluyor. İsrail İnsan Hakları İçin Hekimler Örgütü bir heyet ile tam da ateşkesin bittiği günlerde Gazze’ye gitmiş ve incelemeler yapmıştı. İsrail’in bu saldırıda öncekilerden farklı olarak aileleri toptan katletme yöntemi uyguladığını aktarıyorlar. Yaklaşık 76 aile 4 ila 28 arasında ferdini bir saldırıda kaybetmiş kayıtlara göre. Üç gün önce bir saldırıda ölen 3 kişiyi Jabalia mezarlığına gömerken bu sefer mezarlığa F16’ların attığı roket sonucu mezarlıkta yakınlarını gömenlerden 5 kişi ölmüş. Gazze Şifa Hastanesinde gördüklerinin de çok kaygı verici olduğunu belirtiyor heyet. Güvenli olduğunu düşündükleri için binin üzerinde insan hastanenin bahçesine sığınmış ve sığındıkları yerden sokağa dahi çıkamıyorlarmış. Çok acil barınma ve beslenme gereksinimi olanların sayısı Sağlık Bakanlığı verilerine göre yüz binleri buluyormuş.
Her karışında katliamların yaşandığı Ortadoğu’nun iki karışından aktarılanlar dahi yeterince dehşet verici. Katliamlardan kaçıp da bu topraklara gelebilenlere en azından güvenli ortamlar sunmak boynumuzun borcudur. Katledilen insanlığımız olmasın!
Kaynak: Evrensel, 25 Ağustos 2014