30.05.2016-EVRENSEL
Bugün ilk kez bir gazetenin mutfağına girdim. Yazımı da bu mutfakta bir gazetenin, basın emekçilerinin Pazar günü kavramı olmadığına tanıklık ederken yazıyorum. Yarın Evrensel ile birlikte bir de Özgür Gündem almanızı öneririm. Gazetenin nöbetçi eş yayın yönetmeni olarak dayanışmaya geldim, ama daha önemlisi bu dayanışmanın yaygınlaştırılması, birlikte zenginleştirilmesi.
Arkadaşlarımızın gündem toplantısına yetişemesem de, manşet toplantısı için beklerken kaç haftadır toplantılardan fırsat bulup yazamadığım yazımı da Özgür Gündem’in mutfağında yazıyorum. Bu aralar toplantılar, yolculuklar gündemi izlememi bile zorlaştırsa da, Gezi güzellemelerini gözden kaçırma olanağı yoktu. Özlemle yad edilen eski sevgili misali ahlarla vahlarla yazılmış yazılar, sosyal medya paylaşımları bir süredir içimde biriken öfkeyi taşma noktasına getirdi. Gezi sürecini önemsemediğimden, değersiz bulduğumdan değil. Tam tersine önemli bulduğum, cunta sonrası işkencelerle, yargısız infazlarla, cezaevleriyle terbiye edilmiş ve sesini yitirmiş bir toplumun o sesi yeniden kazanma çabasına heyecanla katıldığım için. Farklılıklarımızla birlikte durabilme adına çok değerli bir deneyim olduğu için. Sönüp gitse de, paylaşılan kararlar ve forumlarla doğrudan demokrasinin emekleme çabasını gözlediğim için. Sonrası kendi adıma üzücü. Cuntanın baskı ve yıldırma politikaları ile sesini kaybedenlere katılan yenileri, gaz bulutlarının arasında görünmez olan, dayanışmadan yarışmaya geri dönüş yapan o güzelim insanlar.
Geçen sene 7 Haziran seçimleri, ardından Kürtlere kilitlenen saldırganlık ile ardı ardına gelen öz yönetim açıklamaları yeniden umutlandırmıştı beni. Doğrudan demokrasinin ilk adımlarına tanıklık edebiliriz hep birlikte demiştim. Gezi’de biriktirdiklerimizi çoğaltabiliriz! Bugünlerde Gezi anmaları ile iç geçirenlerin önemli bir kısmı ise bu heyecanı paylaşmadı belli ki. Gezi sürecinde kendileri için istediklerini Kürtler için uygun görmediler, desem haksızlık etmiş olurum belki ama bu kıymetli adıma sahip çıkıp geliştirmek için kollarını sıvayarak işe girişme konusunda etkin olamadılar. Oysa bambaşka bir Türkiye’ye yürüyor olabilirdik güçlü bir dayanışmayla. Onlarca şehir derin bir tecridin içinde kapatılmamış, çoluk çocuk yüzlerce sivil, en üretken çağında binlerce genç bu savaşa kurban edilmemiş olabilirdi.
Özgür Gündem için dayanışma yazımı hazırlarken yakın tarihin yollarında dolaşınca gördüm ki, 90’ların o dehşet verici saldırılarında da benzer bir dayanışma örgütlenmiş ve basın emekçileri gelerek birer gün gazetede çalışmışlar. Bugün umut verici olan yalnız basın emekçileri değil, her alandan insanın bu dayanışmayı güçlendirmesi. Yalnız Özgür Gündem ile değil, yerle bir edilen şehirlerin yeniden inşasından birlikte yaralarımızı sarmaya uzanan bir zeminde dalga dalga yayılan bir dayanışma örülüyor bu dönemde. Dayanışmanın 90’lardan farklı boyutta, çok daha yaygın ve güçlü olmasında Gezi sürecinde öğrendiklerimizin payı da büyük. Bir çoğumuz havuzun bulanık sularında boğulmamayı, denizin çok renkli sularına dalmayı bu dönemde öğrendik. Öfkem baki, ama umudum da her daim diri…
Bugün okuduğum bir haber ile manşet toplantısına girmeden hemen önce umudu daha da çoğaltalım. Arjantin’de mahkeme 15 eski ordu mensubunu cunta döneminde muhaliflere yönelik işledikleri suçlar nedeniyle hapis cezasına çarptırmış. Hiç vazgeçmedi Arjantinliler, biz de!…
http://www.evrensel.net/yazi/76739/ozgur-gundem-ile-dayanismaya