MENÜ
ANA SAYFA
x

Tehlikeli Olmak

15.02.2016

15.02.2016

Biz tam yedi tehlikeli kadındık. Çok tehlikeli bir iş yaparak TBMM Genel Kurulunda bu toprakların kadim geleneklerinden birini tekrar ettik. Yere beyaz, lekesiz tülbentler çaldık. Kan dursun istedik. O tehlikeli işi yapan yedi kadından ikisi, sevgili dostum Nimet Tanrıkulu ile birlikte, bu kez başka bir yedi kadın olarak on binlerce kadının yaşamdan yana, barış için attığı imzaları TBMM Başkanının verdiği randevu üzerine Meclise taşıdık. Beşimiz girebildi, inatla teslim edildi kadınların barıştaki ısrarı. Biz Nimet ile ikimiz ise tehlikeli kadınlardık, meclise alınmadık. Vekiller asılları yasaklamış, onu anladık.

Biz binlerce akademisyendik, barış için ses verdik. Çok tehlikeliydik. Emir büyük yerden, kimimiz atıldık, kimimiz ibretlik sınav soruları olacak soruşturmalardan geçtik. Kanımızla duş yapmak isteyip de, bizi “patetik” ilan edenleri de gördük. Ama biz tehlikeliydik.

Biz bunlarla uğraşırken, bodrumlardan sağlığa ulaşmaya çalışanların cenazeleri çıktı, dört bir yana dağıldı. Bir kadının çıplak bedeninin yanı başındaki postallar hafızamıza kazındı.  Ama biz tehlikeliydik. Yılmadık. Oturduk yazdık:

“Bilindiği üzere Bakanlığınız Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 20/02/2015 tarihli (156) Nolu Genelgesi ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun 18/10/2011 tarihli (9) Nolu Genelgesi’nde de ifade edildiği üzere ölü muayene ve otopsi işlemleri yönünden Birleşmiş Milletler (BM) Ekonomik ve Sosyal Konseyin 24 Mayıs 1989 tarihinde kabul ettiği ve BM Genel Kurulu tarafından 13 Aralık 1989 tarihinde karara bağlanmış olan Hukuk Dışı, Keyfi ve Yargısız İnfazların Önlenmesine ve Soruşturulmasına İlişkin El Kılavuzu (Minnesota Protokolü) ve Ekli İlkelere uyulması öngörülmüştür.”

Kendi genelgelerini hatırlattık. Dört bir yana dağıtılan yüzün üzerinde cenazenin en azından bir kısmında bağımsız gözlemci bulundurulmasında ısrar ettik.  Bodrumlardan çıkarıldığı iddia edilen cenazelerin ancak onda birine karşılık gelen sayıda otopsiye tek bir yerde gözlemci sıfatı ile katılım mümkün olsa da ikinci gün savcının talimatı iddiası ile engellendik. Gözlemimizi Adalet Bakanlığı ile paylaşıp ısrarımızı sürdürdük. Çünkü biz insan hakları mücadelesi yürütenler çok ama çok tehlikeliydik. Cizre’den, Habur Sınır Kapısındaki soğuk hava deposuna getirelen cenazelerden 14’ünün otopsisine TİHV adına katılan arkadaşımızın gözlemlerini bu tehlikenin bir parçası olarak sizlerle paylaşalım o zaman:

“1) Otopsi işlemi için getirilmiş bedenlerin giysilerinden arındırılmış olduğu gözlemlenmiştir. Otopsinin ölenin kimliğini, ölüm nedeni ile ölümün nasıl meydana geldiğini ortaya çıkarma amacı gereği (Minnesota Protokolü İlke 13) en önemli delil niteliğinde olan giysilerden arındırılmış, sadece muayenesi yapılacak çıplak bedenin konusu olması tıbbi değerlendirmeyi eksik ve etkin soruşturma yönünden maddi vakıa değerlendirmesini olanaksız kılmaktadır. Bu nedenle ölü muayene işlemlerinin de otopsiyi gerçekleştirecek uzmanlar tarafından yapılmasının sağlanması gerekmektedir. 2) Ölü muayene işlemi esnasında giysilerinden arındırıldığı düşünülecek olan bedenlerin ölü muayene işlemlerini otopsi işlemlerini gerçekleştiren hekimler ve diğer teknik uzmanlar yerine getirmediği için bütünsel olarak değerlendirmenin imkân dâhilinde olmamasına sebebiyet vermesi aynı zamanda ölü muayene tutanaklarının otopsiye gönderilen cesetlerle birlikte dahi gönderilmesinin sağlanmamasından doğduğu da gözlemlenmiştir. Bu husus aynı zamanda ölü muayene tutanağı ile otopsi raporları arasındaki muhtemel çelişkiler yönünden de dikkate alınmalıdır. Zira otopsiyi icra eden uzmanların soruşturma kapsamındaki her türlü bilgi ve belgeye ulaşma zorunluluğu vardır (Minnesota Protokolü İlke 12 ve 13). Bu nedenle ölü muayene işlemleri başka uzmanlarca yapıldıysa ilgili tutanaklar otopsi işlemini gerçekleştiren uzmanlara cesetlerle birlikte ulaştırılmalıdır. 3) Olay yeri incelemede hazır olmayan adli tıp uzmanlarının, bulguları kaydettiği düşünülecek olan ilgili ekiplerin tutanaklarına da erişemediği gözlemlenmiştir. Olay yerine ait fiziksel delillerin neler olduğu, bedenlerin hangi pozisyonda, nerede, ne zaman, nasıl bulunduğu, olay yerini çevreleyen ilgili fiziksel koşullar otopsiyi gerçekleştiren uzmanların bilgisi dâhilinde olmalıdır (Minnesota Protokolü İlke 12 ve 13). Bu nedenle olay yeri inceleme tutanağı başta olmak üzere ölümü çevreleyen nedenlerin bütünsel analizi için gereken tüm soruşturma evrakı cesetlerle birlikte otopsi işlemini gerçekleştiren uzmanlara ulaştırılmalıdır.”

Biz tehlikeli işler yapmaya devam ediyoruz. Türkiye’nin taraf olduğu uluslar arası sözleşmelerin gereği çağrılarımızı yineliyoruz. Yaşam hakkı ihlallerini, sağlık hakkı ihlallerini, aylarca süren sokağa çıkma yasağıyla temel gereksinimlerden yoksun bırakma eylemlerini belgelemeye devam edeceğiz. Utanılacak olanın çıplak bedenler değil, o kareye giren postallar olduğunu ve asıl “patetik” olanın duvarlara kusulan nefret olduğunu bilerek, tarihe not düşmeyi sürdüreceğiz. Çünkü biz tehlikeliyiz!

http://www.evrensel.net/yazi/75990/tehlikeli-olmak#.VsF7Me4iR0w.twitter