Hüseyin Şimşek’in 25.10.2016 tarihli Birgün gazetesi’nde yer alan haberi…
15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından AKP’den üst üste ‘silahlanma’ çağrıları gelirken, bu hamlenin ‘iç savaş’ riskini doğurabileceğine dikkat çekiliyor. Uzmanlar, böyle bir girişimin ülkenin felaketiyle sonuçlanabileceğini belirtiyor.
Başdanışman Başlattı
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başdanışmanı Şeref Malkoç’un ‘darbeye karşı meşru müdafaa hakkı’ gerekçesiyle gündeme getirdiği silahlanma çağrıları, daha sonra sosyal medyada gündem haline getirildi. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek de, “Muazzam bir silahlanma oldu. Pompalı tüfeği alan evine atıyor. Sen yarın bir darbe yapmaya kalksan, senin elinde piyade tüfeği, keleş varken, bu kalkıp pompalı tüfeğiyle gelmeyecek mi? Acımaz da. Şunu artık anladılar bütün dünya bize bir tezgâh yapıyor. Darbe olsun da gelsin beni öldürsünler diye mi bekleyecekler” sözleriyle tartışmayı sürdürdü.
Osmanlı Ocakları destekledi
Ardından, AKP’ye yakın isimlerce Twitter’da ‘#AkSilahlanma’ başlığı açıldı. Sosyal medya üzerinden başlatılan bu propaganda çalışmasına, kuruluş amacını, “Dindar nesil yetiştirmek. Ümmet birliğini sağlamak. Hilafet için çalışmak. Osmanlı ruhunu yeniden yaşamak ve yaşatmak” olarak açıklayan ve AKP’nin gençlik yapılanması olduğu ifade edilen Osmanlı Ocakları 1453 destek çıktı.
İçişleri Bakanı da açıkladı
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun ‘silahlanma’ açıklaması tartışmayı başka bir boyuta taşıdı. Manisa’da bir gazeteciyle yaşadığı tartışma sonrasında silah çeken AKP ilçe yöneticisi Ramazan Şerif Baş’ı unutan Soylu, parti yöneticilerine silah vereceklerini söyledi. Soylu, “Her parti yetkilisine silah ruhsatı vereceğiz. Güvenlik görevlisi, koruma da vereceğiz. Hatta korumayı koruculardan da verebiliriz. Uzun menzilli silahlarla korunmalarını sağlayacağız” dedi.
‘Şeriat anlamına gelir’
AKP’nin silahlanma girişiminin iç savaşa varan bir felaketle sonuçlanabileceğini belirten Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Genel Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, sivil halkın cezalandırma davranışlarını eline almasının ‘şeriat’ anlamına geleceğini söyledi.
Fincancı, “Bu girişim kendi adaletini oluşturma ve şeriat girişimidir. Dişe diş göze göz yaklaşımının sonucudur. Türkiye’de halkların çatışmasından ve geriliminden en çok hükümet besleniyor. Bu silahlanmadan da en çok hükümet beslenecek. İnanılmaz yaşam hakkı ihlalleri ile karşı karşıya kalacağız” dedi.
Devletlerin yurttaşlarının silahlanmasına değil silah bırakmasına yönelik tutum almasının beklendiğini fakat Türkiye’de tam tersine silah kullanmaya teşvik eden bir devlet anlayışıyla karşı karşıya olunduğunu anlatan Fincancı, şu ifadeleri kullandı; “Toplumun silahlanmaya karşı çıkması gerekiyor. Barış isteyenler olarak biz zaten bu tür silahlanmaların her zaman karşısında olduk. Çünkü bu aynı zamanda zaten şu anda çok ciddi bir ayrışma içinde olan Türkiye halklarını karşı karşıya getirecektir.”
Faili meçhul cinayet riskini artırır
Ölümlerin ve faili meçhul cinayetlerin artabileceğini anlatan Fincancı, doğabilecek sorunlara ilişkin şunları söyledi; “Silahlanmanın artması, linçlerin çok daha şiddetlenmesine yol açacak. Birçok ciddi ölüm olayıyla karşılaşacağımız durumlar yaşanacak. Faili meçhul cinayetler de bunlar arasında yer alabilir. Ayrıca bu silah dağıtma anlayışı nasıl bir yaklaşımdır? Her türlü olayda insanları öldürmeye dönük, insanlara zarar vermeye dönük adımlar atan bir hükümetle karşı karşıyayız. Bu şekilde bir silahlanmanın kabul edilmemesi gerekiyor. Hukuk sistemimiz çökmüş durumda ama yine de adalet mekanizmasını işletecek çaba göstermek gerekiyor.”