MENÜ
ANA SAYFA
x

Tıp ve Onur: Fatih Sürenkök

30.03.2016

30.03.2016

Yıllar sonra iki insan usumda buluştu. Baktım renkleri benzemiyor, şiveleri de. Ama yürekleri ve yaşamları kesişiyordu. Her ikisi de yoksuldu, üstelik tıbbi yoksulluk da kapılarındaydı. Kim miydi onlar; anlatayım.

Daha önce de yazmıştım. İzmir’in Çırpı beldesinde kalbi ve ruhu güzel insanlarla tanıştım çok uzun yıllar önce: Romanlar. Son ziyaretlerimden birisinde konu sağlığa gelmişti. Genç bir Roman kardeşimiz birikmiş bir öfkeyle söze girmişti: “Daha önce yeşil kartım yoktu ama sigortasız da olsa bir işim vardı. Az da olsa para kazanıyordum. Hasta olduğumda cebimden de olsa masrafları karşılıyordum, ya şimdi? Her birimize bir yeşil kart verdiler ama sigortasız da olsa bir işimiz yok. Hastalanınca İzmir’e gidecek yol paramız yok. Yazılan reçetenin ilaç katkı paylarını ödeyecek durumumuz yok. Devlet hastanelerinde muayene ücretlerini ödeyecek meteliğimiz yok. Anlayacağınız ellerimin nasırını özledim. O nasırlar benim iş bulabildiğimin kanıtıydı. Alsınlar yeşil kartlarını, versinler işimi!”

Evet, nasır yani emek diyordu genç, evli ve çocukları olan Roman kardeşimiz. Ve yıllar sonra bir başka hasta benzer koşullarda yeni bir çıkış arıyordu kendisine. Malulen emeklilik için başvurmuştu. Neyin var dediğimde yüksek tansiyon ve stres diyordu. Bu rapor süreçlerinde hastaların daha önce aldığı teşhislere yönelik ilaç raporları, en azından son altı ayda kullandığı ilaçların listesi belge olarak talep edilir. Hastada ilaç raporu vardı ama sistemde son bir yıldır hiçbir reçete görülmüyordu. Tansiyonunu farklı saatlerde iki kez ölçtüm, ikisi de oldukça yüksekti. Yani beyan ettiği teşhis doğruydu. Neden ilaç kullanmadığını sordum. Dedi ki ilaç kullanıyorum ama parayla alıyorum. Sosyal güvencesi eski yeşil kartın devamıydı. Onca yoksulluk varken neden parayla aldığını merak ettim; dedi ki “Geçmiş muayenelerimden devlet hastanelerinde o kadar çok ücret birikmiş ki onları ödemeden ilaç almam mümkün olmuyordu. O yüzden kendim parayla aldım tansiyon ilacımı”.  Evet, iş bulmaktan umudunu kesmiş bir yoksul olarak malulen emeklilik hayalleri kuruyordu. Hasılı, iş ve düzenli maaş / gelir olmayınca sistem sağlık hakkı bağlamında yeşil kartlı kılsa da ne sağlık ne sosyal iyilik hali mümkün olmuyor.

Sağlık ve sosyal güvenlik alanında halkın mağduriyetlerini ve olası sorunları görünür kılma çabası içinde olan kurumların başında Türk Tabipleri Birliği (TTB) SES Sendikası başta olmak üzere emek örgütleri geliyor. Anlattığım öyküler daha hayata geçmeden on yıllar öncesinden olası sorunları, aymazlıkları anlattılar, çözüm önerileri sundular. Bunu haklı çıkmak adına yapmadılar elbet. Halk sağlığını önceleyerek mücadele yürüttüler ve bu mücadeleyi farklı kesimlerle, halkla ortaklaştırmak için yoğun çaba harcadılar. Ve elbette barışı unutmadılar. Barış mücadelesi emek mücadelesinden ayrı düşünülemezdi elbet. Ama bu muktedirlerin arzu etmediği bir şeydi. Giderek yönetenlerin hukuk devleti sınırlarını “aşındırdığı” bir ülke haline evriliyoruz. Toplumun farklı kesimleri gibi emek, demokrasi örgütleri ile meslek odaları da bu aşındırmanın hedefi haline getirilmiş bulunuyorlar. Koca ülke bir hapishane misali cendere altında. En hafifinden barış talebi, en sıradan basın açıklaması görevden uzaklaştırma, soruşturma, yargı süreçleri ile tehdit ediliyor.

Geldik bugüne…

Henüz yazım bitmemişti ki bir haber geldi… Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Üyesi Dr. Fatih Sürenkök ve İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi SES İşyeri Temsilcisi Mahmut Bakay İzmir Valilik kararı ile kamu görevinden açığa alınmışlardı.

Sevgili Fatih uzun yıllardır İzmir’de ve tüm ülkede anlattığım öykülerin yarası olabilecek çözümler için emek üretti. Bir çocuk ortopedisti olarak kentin ve ülkenin en deneyimli ortopedistlerinden. Ama salt iyi bir ortopedist olmakla yetinmedi, hekim olmayı tercih etti, aynen Prof. Dr. Veli Lök gibi. Hekimlik teknisyenlik değildir. Ona adım atmak halkı, insanlığı sevmekle başlar. Fatih de doktor değil hekim olmayı tercih edenlerdendi. Önceki İzmir Tabip Odası Başkanlarından olup Türk Tabipleri Birliği Merkez Konsey Üyeliği ise halen devam ediyor. Geçmişte İzmir Valiliği İnsan Hakları İl Kurulu Koordinatörlüğü de yaptı, TİHV gönüllü hekimliği de. Yani emek, barış, demokrasi eşittir hekimlik diyenlerdendi.

Şimdi valilik kararı ile bu görevden uzaklaştırma kararı ile ülkenin barışa duran tomurcukları söndürülmek isteniyor. Ve hasta çocuklar onun deneyiminden, hekimliğinden mahrum bırakılarak bir kez daha cezalandırılıyorlar. Bilinmeli ki, İzmir halkı ve sağlıkçılar onlarla onur duyuyor.

Sağlıcakla kalın…

Zeki Gül

http://www.evrensel.net/yazi/76313/tip-ve-onur-fatih-surenkok#.VvtrR-TgtD0.twitter