Dünyanın hemen her yerinde işkence ve kötü muamele varlığını koruyor. Devletler bunu, muhaliflerine yönelik var olma durumu olarak algılıyor, devlet politikası olarak sürdürüyor. Bu politika, devletlerden topluma, bireylere doğru yayılırken, toplumda da aynı bakış ve anlayış içselleştiriliyor. Devletin, topluma ve onu oluşturan bireylere, bireylerin ise yine bireylere yönelik şiddeti, böylece yukarıdan aşağıya tüm topluma yayılıyor. İşkence ve kötü muamele, merkezinde şiddet olan yanılsamalı ve çarpık bir yaşam anlayışı olarak hayatımızdaki yerini büyüyerek koruyor.
Gün geçmiyor ki, evde, sokakta, okulda, karakol ve hapishanelerde ve hatta hastahanelerde uygulanmış olan bir şiddet veya işkence haberi olmasın.
Sistem şiddeti ve iskenceyi meşrulaştırıyor ve yayıyor, günlük hayatın doğal bir parçası haline getiriyor ve böylece, kendi şiddetini örtüyor, saklıyor.
Ülkemizde işkence ve kötü muamele açık bir devlet politikası olarak sürüyor. “İşkence yoktur varsa bile münfettir” sözleri özellikle bir İnsan Hakları savunucuları için hiçbir anlam ifade etmiyor. Etmiyor çünkü, biz hemen hergün kötü muamele ve işkenceye yönelik yeni başvurular alıyoruz. Etmiyor çünkü, yargısız infazlarda kaybedilenlerin, işkenceden geçmiş bedenlerinin ya kimsesizler mezarlıklarından, ya kuyulardan, ya askeri bölge ya da boş arazilerden çıkarıldığına bizzat tanık oluyoruz. Etmiyor çünkü, hapishaneden hemen hergün işkence ve kötü muamele başvurusu ve bilgisi alıyoruz. Bu devlet politikası toplumun tüm iliklerine işliyor ve toplum bu kirliliğin bir parçası haline getiriliyor ve giderek kirleniyor. Devletin bizzat memuru olan işkencecilerinin, tetikçilerinin açıkça tespit edilip, bilinmesine rağmen serbestçe dolaşmaları, bu konudaki adalet taleplerinin yerine getirilmemesi ve duymazlıktan gelinmesi, işkence ve kötü muamelenin bir devlet politikası olduğunun açık kanıtıdır. Adaletin yanlı tavrı, en basit adli suçta bile açıkça ortaya seriliyor. Çoğu zaman mağdur olan suçlu hale geliyor.
26 Haziran, BM’nin işkencenin önlenmesi konusunda duyarlılığı artırmak amacı ile işkence görenlerle uluslar arası dayanışma günü olarak kabul ettiği gün, bugün:
– İşkencenin bir devlet politikası olmaktan çıkarılması ve bununla gerçekten ve kararlılıkla mücadele edilmesi,
– Bununla ilgili yasalarda gerekli düzenlemelerin yapılması, mevcut yasaların değiştirilmesi,
– Gözaltından başlayarak hapishanelere kadar süren tutukluluk ve hükümlülük süreçlerinin izlenmeye açık hale getirilmesi,
– Bunun için hak temelinde çalışma yapan kurum ve kuruluşlarla birlikte hareket edilmesi,
– Her başvurunun hızla ve kararlılıkla incelenerek sonuçlandırılması ve gereğinin yerine getirilmesi,
– Suçluların derhal cezalandırılması ve gerçek adaletin sağlanması,
– İnsan hakları eğitiminin çocukluktan itibaren verilmesi ve
– Bu konudaki uluslar arası sözleşmelerin imzalanarak bunlara uyulması
Taleplerimizdir.
İşkencenin önlenmesi tüm insanlığın sorunudur. Coğrafyamızda her geçen gün işkence olayları artarak devam etmektedir.
Biz, insan hakları savunucuları gerçek adalet yerini buluncaya ve işkence bu coğrafyada ortadan kalkıncaya kadar mücadelemizi sürdüreceğimizi ve toplumu aydınlatmaya, bilgilendirmeye devam edeceğimizi bir kez daha duyurarak, kamuoyunu bu konuda duyarlılığa davet ediyoruz.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı
İnsan Hakları Derneği Ankara Şube