09.09.2015
Basına ve Kamuoyuna
Ülkede savaşın, şiddettin ve linçci saldırıların adeta cinnet boyutuna vardığı çok kritik günlerden geçiyoruz. Özellikle dün akşam Kürt yurttaşlara, HDP binalarına, bazı gazete binalarına, kitapçılara, kısacası öteki olarak ilan edilen herkese yönelik tüm ülke sathında gerçekleştirilen linçci saldırılar başta yaşam hakkı olmak üzere ağır ve ciddi insan hakları ihlallerine yol açmıştır. Güvenlik güçlerinin sessiz kaldığı, adeta teşvik ettiği, insan haklarına saygıyı ayaklar altına alan, toplumsal yarılmayı ve kopuşu derinleştiren bu saldırıları en sert biçimde kınıyor ve kaygılarımızı dile getiriyoruz. Sorumlular derhal bulunmalı, yeni saldırıları önlemek için gerekli önlemler alınmalı, toplumu kışkırtıcı ve kutuplaştırıcı açıklamalardan kaçınılmalı ve bu saldırılar sırasında oluşan maddi ve manevi tüm zararlar derhal tazmin edilmelidir.
Son genel seçimlerde ortaya çıkan sonuçları içine sindiremeyen siyasal iktidar, tecelli eden toplumsal iradeyi adeta cezalandırırcasına kaygı verici ve tehlikeli bazı icraatlara yönelmiştir. Bunlardan biri de Cizre’ye yönelik son altı gündür uygulanan sokağa çıkma yasağı ve ablukadır. Savaş ya da terörle mücadele, adı ne olursa olsun devletin hiçbir güvenlik çabası ve otoriteyi tesisi etme girişimi yüzbinlerce sivil yurttaşı günlerce evlerine kapatarak, her türlü yaşamsal ihtiyaçlarını kısıtlayarak, koca bir şehri top yekün tecrit ederek, kısacası temel hakların özüne dokunarak sağlanamaz. Altı gündür Cizre’de sivil yurttaşlar su ve ekmek dahi temin edememekte, hastaneler, eczaneler ve ambulanslar çalıştırılmadığı için çocuklar, hamile kadınlar ve yaşlılar başta olmak üzere çok ciddi sağlık sorunları yaşamaktadırlar. Zamanında zorunlu sağlık müdahalesi yapılamadığı için yaşamını yitirenler olmuştur. Güvenlik güçlerinin rastgele açtığı ateş sonucu yaralananlara ya hiç müdahale edilememesi ya da geç müdahale edilmesi sonucu yaşamını yitiren yurttaşlar olmuştur. Bunların bir bölümünün cenazeleri kaldırılamamış, evlerde çürümeye terk edilmiş ya da derin dondurucularda saklanmak zorunda kalınmıştır. Bugün itibariyle, öğrenilebildiği kadarıyla Cizre’de yaşamını yitiren sivil sayısı 10’dur. Bu sayının çok daha fazla olabileceği yönünde ciddi endişelerimiz vardır. Kısacası Cumhuriyet tarihinde görülmeyen boyutta yaşanan bu olağan üstü hal uygulaması sonucunda Cizre’de kelimenin tam anlamıyla bir insanlık dramı yaşanmaktadır.
İşte bu tablo karşısında sorumluluk ve duyarlılıklarımızın gereği olarak İnsan Hakları Derneği (İHD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Mazlum Der ve Mezopotamya Hukukçular Derneği bir araya gelerek bir gözlem heyet oluşturduk ve yaşanan ağır ve ciddi insan hakları ihlallerini yerinde tespit etmek, dikkatleri olası bir katliam tehlikesine çekmek ve dayanışma duygularımızı dile getirmek için 8 Eylül 2015 tarihinde Cizre’ye gittik.
Yola çıkmazdan önce Şırnak Valiliğine bir yazıyla heyetimizin bileşimi ve gezinin amacı hakkında ayrıntılı bilgilendirme yaptık. Dün sabah erken saatlerde Diyarbakır’dan yola çıkan heyetimiz, yol boyunca güvenlik güçlerinin çeşitli noktalarda oluşturduğu barikatlarda saatlerce beklemek zorunda bırakıldı. Heyetimiz, durdurulduğu her noktada güvenlik görevlileri aracılığı ile yetkililerle, bilhassa da Şırnak Valisi ile temas kurmaya çalıştı. Ancak hiçbir yetkili ile görüşme imkanı bulamadı.
Yerine göre diyalog ve ikna yoluyla, yerine göre tali yolları kullanarak bu barikatları aşan heyetimiz, nihayet akşam üzeri saatlerinde Cizre’ye en yakın noktaya ulaşabildi. Burada da güvenlik güçlerinin katı ve uzlaşmaz tutumu ile karşı karşıya kalan heyetimiz saatler süren çabalarına karşın giriş izni alamadığı için geri dönmek zorunda kalmıştır.
Görevi izleyerek, gözleyerek, belgeleyip rapor ederek insan hakkı ihlallerini önlemek olan bir heyete hiçbir şekilde izin verilmemesi kabul edilemez bir durumdur. Yönetim şeffaflığının olduğu demokrasilerde böylesi süreçlerde insan haklarına saygının korunabilmesi için insan hakları örgütlerinin oluşturduğu gözlem heyetleri çok önemli işlevler üstlenir ve görevlerini yapabilmeleri için her türlü idari ve pratik kolaylıklar sağlanır. Evrensel normların böyle olmasına karşın heyetimizin Cizre’ye girişinin engellenmesi hem şeffaf yönetim anlayışıyla hem de demokrasiyle hiçbir şekilde bağdaşmamaktadır. İster istemez aklımıza Cizre’de heyetimizce görülmesi hiçbir şekilde istenmeyen çok ağır insan hakkı ihlalleri yaşandığı, bunların gözlerden uzak tutulmaya çalışıldığı düşüncesi gelmektedir. Bu da kaygılarımızı fazlasıyla arttırmaktadır.
Şimdi yetkililere açıkça soruyoruz: Cizre’de ne tür bir vahşet uyguluyorsunuz ve uygulayacaksınız? Niçin Cizre’deki uygulamalarınızı insan hakları savunucularının denetim ve gözlemine açmıyorsunuz? İnsan haklarına en ufak bir saygınız var ise, demokrasiyi bir değer olarak kabul ediyorsanız Cizre’de ki sokağa çıkma yasağı ve ablukaya derhal son vermeli ve bu uygulamalarınızın sonuçlarını bağımsız ve şeffaf bir şekilde belgelenip rapor edilmesini sağlamalısınız.
Tüm Türkiye kamuoyunu da Cizre’de adeta bir model olarak uygulanan insan haklarına ve demokrasiye tümüyle aykırı bu uygulamalar karşısında daha fazla duyarlı ve baskıcı olmaya davet ediyoruz.
Saygılarımızla,
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ
TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VAKFI
MAZLUM DER
MEZOPOTAMYA HUKUKÇULAR DERNEĞİ