06.09.2016
Haksız ve hukuksuz biçimde ihraç edilen tüm kamu görevlileri görevlerine iade edilmelidir.
1 Eylül gecesi yayımlanan 672 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile hükümet, ne yazık ki kaygılarımız doğrultusunda, kamudaki tasfiye operasyonunu kendisine muhalif tüm kesimlere yöneltme yolunda ilk adımını atmış oldu. 28 bin 163 kişi Milli Eğitim Bakanlığı’ndan, 2 bin 81 kişi Sağlık Bakanlığı’ndan, 2 bin 346 kişi üniversitelerden olmak üzere ihraç edilen toplam 50 bin 875 kamu personelinin büyük çoğunluğunun FETÖ ile bağlantısını ortaya koyacak hukuki kanıtlar ve etkili bir soruşturma yapıldığının belgeleri olmamasına rağmen, bu insanlar kamu otoritesince delil olmadan suçlu ilan edilmişlerdir ve şimdi onlar masum olduklarını kanıtlamak durumundadırlar. Hukuk mantığının böylesine tersine çevrilmesi ancak bir darbe ortamında mümkün olabilirdi. Yapılan yanlıştan bir an önce geri dönülmeli, hangi siyasal düşünceden ya da görüşten olursa olsun kamuda yürütülen darbe soruşturmaları hukuk kuralları içinde titizlikle yapılmalı, darbe girişimi ile somut bağlantısı saptanmayanlar en kısa sürede görevlerine iade edilmelidirler.
Hükümet bizlerin tüm uyarılarına karşın darbeye karşı mücadelede demokrasi yöntemlerini değil OHAL’i tercih ettiği için geldiğimiz nokta budur. 1 Eylül gecesinden sonra diyebiliriz ki bir kısmı cezaevinde olan darbecilerin zihniyeti bundan böyle kamu idaresine egemen olmuştur. Darbecilerle olduğu gibi bu zihniyetle de mücadele edeceğiz; asla boyun eğmeyeceğiz.
İhraç edilen kamu görevlilerinin arasında sağlık ve fen bilimleri ile sosyal bilimler alanında çalışan 2 bin 346 bilim insanı da vardır. Kocaeli Üniversitesi başta olmak üzere bazı üniversitelerde ihraç edilen bilim insanlarının Türkiye’deki emek, insan hakları ve özellikle son dönemdeki barış mücadelesinde öne çıkmış, ülkenin ilerici birikimini temsil eden kişiler olduğu tüm kamuoyunun bilgisi dâhilindedir. Bu akademisyenlerin üniversitelerinde Fethullahçı terör örgütü destekçisi olarak listelenmesi, bazı rektörlerin fırsat bilerek ihraç adı altında muhaliflerin tasfiyesini hedeflediğini açıkça ortaya koyan bir durumdur. Öte yandan, YÖK’ün kendisine ulaşan bu listeleri geri göndermeyip Başbakanlığa iletmesi asla kabul edilemez ve bunun hesabı meşruiyet ve akademik gelenekler çerçevesinde verilmek zorundadır. YÖK, ülkemizin akademik birikimini dinamitleyen bu gelişmelerden birinci derecede sorumludur ve bu uygulamasıyla tarihe kara bir sayfa olarak geçmiştir.
Hocalarımızın kamu görevinden ihraç edilerek üniversitelerdeki kadrolarından koparılması onların bilimsel faaliyetlerini engellemez, fakat öğrencilerin Türkiye’nin değeri olan bu bilim insanlarından faydalanmasını zorlaştırır. İhraç, ülkemizin yükseköğretim sistemine zarar vermiştir. Bu bilim insanlarının tasfiyesi ülke üniversitelerinin akademik anlamda çölleşmesinden başka bir sonuç vermeyecektir. Tasfiye aynı zamanda, Fethullahçı cemaat yapılanmasının kamuda ne kadar yaygın olduğunu görünce liyakat diye öne çıkanların, liyakat sözcüğünün anlamına ne uzak olduklarını da ortaya koymuştur. Üniversitelerde hazırlanan tasfiye listelerini gördüğümüzde, rektörlerin kendi yandaşlarını kollarken muhaliflerini kağıda yazdıklarını açıkça anlıyoruz. Bu zihniyetin istediğini elde etmesi, üniversitelerimizi bilimsel standartlardan iyice uzaklaştıracaktır. Özellikle Kocaeli Üniversitesi rektörünün yirmi sağcı on dokuz solcu diye hesap yaparak oluşturduğu liste, 12 Eylül darbecilerinin idam cezalarında bir sağdan bir soldan mantığının günümüze uyarlanmasından başka bir şey değildir. Bu zihniyeti üniversitelerimizde mahkûm edeceğiz.
Bizler kamu görevinden çıkarılacak kimselerin ancak hukuki deliller temelinde bu cezaya çarptırılabileceğinin bir kez daha altını çizmek isteriz. Darbe sonrası ilan edilen OHAL rejiminin puslu havasından yararlanarak Türkiye’nin demokrasi, emek ve barış yanlısı akademik geleneği ile hesaplaşmak isteyen idarecileri uyarıyoruz: İhraç ettiğiniz, adları Türkiye’nin emek, barış ve insan hakları mücadelesine kazılı bilim insanları bu zorbalıklar karşısında yılmayacaklardır. Haksız ve hukuksuz şekilde ihraç edilen tüm kamu görevlileri görevlerine iade edilmeli, etkili soruşturmalarla suçları kanıtlanana kadar herkesin masum olduğu ilkesi temel alınmalıdır Bu açıklamayı yapan kurumlar olarak üyelerimizin ve arkadaşlarımızın görevlerine geri dönmesi için bütün hukuksal ve örgütsel olanaklarımızı seferber edeceğimiz, onlarla olan dayanışmamızı asla eksiltmeyeceğimiz, bu fırsatçılığın, bu hukuksuzluğun mimarları hesap verene kadar da mücadelemizi sürdüreceğimiz bilinmelidir. Türkiye’nin geleceğini karartmak isteyen OHAL’ciler, darbeci zihniyettekiler yenilecekler; bu ülkenin onurlu akademisyenleri, öğretmenleri, sağlıkçıları olan biz kamu emekçileri kazanacağız.
TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ
EĞİTİM VE BİLİM EMEKÇİLERİ SENDİKASI
SAĞLIK VE SOSYAL HİZMET EMEKÇİLERİ SENDİKASI
TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VAKFI