Basına ve Kamuoyuna
6 Şubat ve devamında yaşanan depremlerde olağanüstü bir travmaya ve pek çok hak ihlaline maruz kalan, tamamlan(a)mayan bir yas süreci yaşayan, yerinden edilmeye zorlanmış insanların halen bulundukları yerde oy kullanamıyor olmaları, yurttaşlığı ellerinden almaktan başka bir şey değildir.
Oy temel bir yurttaşlık hakkıdır ve bu hakkın kullanılmasının önündeki her türlü engel ve külfet derhal kaldırılmalıdır. Tüm kamuoyunu eşitlik ilkesine sahip çıkmaya çağırıyoruz…
22 Mart 2023
6 Şubat ve devamında yaşanan depremlerle ilgili yaptığımız tüm açıklamalar ve hazırladığımız raporlarda, gerek sebepleri gerekse de sonuçları nedeniyle, doğal bir afetin insan eliyle nasıl bir felakete dönüştüğüne vurgu yaptık. Depremler nedeniyle yaşamını yitirenlerin sayısı, kimliklendirme ve kayıt sisteminde yaşanan ciddi sorunlara rağmen resmî açıklamalara göre 50 bini aşmış durumda. Daha da artmasından kaygı duyulan, hiçbir şekilde izah edilemez ve kabul edilemez bu ölümler, esasen depremler öncesinde ve sonrasında yapılan ciddi hata, ihmal ve yetersizlikler olmasaydı önlenebilir ölümlerdi.
Depremlerden sağ kalanlar ise, maddi manevi yaşadıkları tüm kayıplarının yasını dahi yaşayamadan aynı hata ve yetersizliklerin sonucu barınma, yeterli bir yaşam standardı edinme, sağlık, eğitim, çalışma ve sosyal güvenlik hakkı başta olmak üzere pek çok hak ihlaline maruz kalıyorlar.
Yaşanan tüm bu olumsuzlukları devletlerin başta yaşam hakkı olmak üzere tüm hak ve özgürlükleri koruma ve geliştirme yükümlülüğü ile birlikte değerlendiğimizde, bu sürecin kendisi bizzat ağır insan hakları ihlalidir.
Hiç unutmamalıyız ki, bu aynı zamanda, gerek doğal gerekse insan eliyle oluşan etkenler sonucu yaşanan olağanüstü travmatik bir süreçtir. Etkilerinin bir hayli uzun süreceği düşünülen bu karmaşık ve kitlesel travma ile baş edebilme dahil depremin yol açtığı tüm sorunlarla mücadele ederken, sadece siyasal iktidarın değil toplumun da yol gösterici kılavuzunun insan hakları bakış açısı olduğunu bir kez daha hatırlatmak isteriz.
OHAL ilanıyla birlikte deprem bölgesinde yaşananlar, kurallardan ve kurumlardan kurtularak “anonim şirket” gibi yönetme siyasetinin devletin sosyal niteliğini nasıl yok ettiğini, sadece çıplak bir zor aygıtı olarak kaldığını açık bir şekilde göstermiştir. Kamusal güç ve olanakların yurttaşların yaşamını, sağlık ve esenliğini gözeten bir tarzda kullanıl(a)maması, kullanıldığında ise farklı boyutlarda ayrımcılıkların yaşanması, yanı sıra maruz kalınan yukarıda sıralanan diğer hak ihlalleri depremden sağ kalan çok sayıda insanın yaşamakta oldukları yerleri terk etmeye zorlamıştır.
Ancak, bir anlamda “zorla” yerinden edilmiş olarak değerlendirilebilecek bu insanlar, göç etmek zorunda kaldıkları yerlerde de pek çok ihlal ve sorun ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Bunlardan öne çıkan biri de, bu insanların erken bir tarihe çekilmiş seçimlerin sıkışık takviminin de etkisiyle temel bir yurttaşlık hakkı olan oy kullanma haklarının ihlal ediliyor olmasıdır.
Hep dile getirdiğimiz üzere, depremler sürecinin başından beri sağlıklı veri ve bilgi paylaşımındaki yetersizlikler nedeniyle toplumun bilgi edinme hakkı ciddi bir şekilde ihlal edilmektedir. Bu konuda da çok farklı sayılardan söz ediliyor olmakla birlikte, resmi açıklamalara[1] göre, uluslararası hukuk tarafından bir insan hakları ihlali olarak değerlendirilen yerinden edilmeye zorlanmış kişi sayısı en az iki milyon civarındadır.
Bilindiği gibi, 13 Mart 2023 tarihinde İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılan bir açıklamayla “evlerinden taşınmak zorunda kalan depremzede vatandaşlarımızın, oy kullanabilmeleri için taşındıkları diğer il veya ilçelerin yanı sıra aynı il veya ilçe içinde de olsa yurt, otel, pansiyon, konteyner, çadır, huzurevi gibi geçici yerlerde de olsa yeni adres beyanlarının 17 Mart 2023 saat 23.59’a kadar nüfus müdürlüklerinin yanı sıra e-Devlet ve Nüfusmatikler üzerinden yapılabileceği vurgulanarak; 18 Mart 2023’ten itibaren ise adres beyanına dair işlemler ilçe seçim kurullarının kararı ile yapılabileceği”[2] duyurulmuştu.
Bu sürenin bitiminde, 18 Mart 2023 tarihinde basın organlarında Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay tarafından yapılan ve deprem bölgesinden 345 bin 97 vatandaşın oy kullanmak için ikametgâh değişimi yapmış olduğuna dair bir açıklama yer almıştır.
Her ne kadar oy kullanma hakkına sahip olan kişi sayısını tam olarak öngörmek olanaklı değil ise de milyonlarca yerinden edilmeye zorlanmış insandan sadece 345 bin 97 kişinin bulunduğu yerleşim biriminde oy kullanabilecek olması yurttaşlık haklarının kullanımı bakımından kaygı vericidir. Bu durumda sayısı bilinmemekle birlikte büyük bir seçmen nüfusu, eğer oy hakkını kullanmak isterse, yaşamakta oldukları ağır travmatik sürece rağmen deprem bölgesindeki seçim çevresine gitmek zorunda kalacaktır.
Olağanüstü bir travmaya ve pek çok hak ihlaline maruz kalmış ve tamamlan(a)mayan bir yas süreci yaşayan bu insanlara oy haklarını kullanabilmeleri için gerçekleşmesi çok zor ve külfetli “tekliflerde/önerilerde” bulunmak, yurttaşlığı ellerinden almaktan başka bir şey değildir. Oy hakkı, yurttaşlara kamusal alana müdahil olabilmelerini, karar vericilerin icraatlarını eleştirebilmeyi, onların hesap verebilirliklerini ve maruz kalınan adaletsizliklerin bir daha tekrar etmemesini sağlayacak en önemli demokratik imkândır. Bu imkânın tüm yurttaşlar için eşitlik ilkesine uygun olarak tesis edilmesi ise demokrasi ve insan hakları değerlerini referans alan devletlerin yükümlülüğüdür. Bu nedenle de oy hakkının kullanılabilmesi için güncellenen seçmen kütüklerinin güvenliği ile seçmen listelerinin doğru bir şekilde düzenlenmesi yükümlülüğü arasındaki dengenin ön koşulu insan hakları ilke ve değerlerine dayalı yaklaşımdır.
Nitekim bu durum, Birleşmiş Milletler tarafından 2021 yılında yayımlanan “Seçimlere İlişkin İnsan Hakları Standartları Rehberi’nin”[3] 120. paragrafında “Başta kadınlar, azınlıklar, yerli halklar, ücra bölgelerde yaşayanlar ve ülke içinde yerinden edilmiş kişiler olmak üzere oy kullanma hakkından yararlanmak için gereken belgelere ilişkin ağır, külfetli veya kültürel olarak uygunsuz idari gereksinimler de dahil olmak üzere seçmen kaydının önündeki diğer makul olmayan engeller de ortadan kaldırılmalıdır.” şeklinde çok net olarak ifade edilmiştir.
Kısacası toplum olarak yaşamakta olduğumuz bu derin yıkımdan en fazla etkilenen ve yerinden edilmeye zorlanmış yurttaşlarımızın haklarını kullanabilmeleri için halen bulundukları yerleşim yerlerinde oy verebilmelerinin önündeki her türlü engel ve külfetin kaldırılmasına yönelik kolaylaştırıcı yöntem ve tedbirler derhal alınmalıdır. Siyasal iktidar ve muhalefet partileri başta olmak üzere tüm kamuoyunu da eşitlik ilkesine sahip çıkmaya çağırıyoruz.
Saygılarımızla,
Türkiye İnsan Hakları Vakfı
[1] 1 Mart 2023 tarihinde AFAD tarafından yayımlanan bültende Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Adıyaman, Osmaniye, Hatay, Kilis, Malatya ve Elazığ’dan Jandarma Genel Komutanlığı ve kendi imkânları ile tahliye olup gittiği illerde valilik ve kaymakamlıklara başvurarak kayıt yaptıran toplam kişi sayısı 1.971.589 olarak açıklanmıştır. Bu veriye Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından 17 Mart 2023 tarihinde yayımlanan “2023 Kahramanmaraş ve Hatay Depremleri Raporu”nda da aynen yer verilmiştir.
[2] https://www.icisleri.gov.tr/14-mayis-secimlerinde-oy-kullanacak-afetzede-vatandaslarimizin-adres-degisikligi-icin-son-gun-17-mart
[3] Bkz. https://www.esithaklar.org/wp-content/uploads/2022/02/ESHID_BM_Secimler-ve-Insan-Haklari-TR_20220222.pdf, s. 55