MENÜ
ANA SAYFA
x

Hak Savunucuları Üzerindeki Baskı ve Yargısal Tacizlere Son Verilsin!

ORTAK AÇIKLAMA
15.04.2022

15 Nisan 2022

İzmir’de Boğaziçi Üniversitesi öğrencileriyle dayanışma gösterdikleri için gözaltına alınan ve haklarında “Görevi Yaptırmamak İçin Direnme, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na Muhalefet ve Kamu Görevlisine Hakaret” gibi suçlamalarla dava açılan 6 insan hakları savunucu, 15 Nisan Cuma günü İzmir 49. Asliye Ceza Mahkemesi’nde hakim karşısına çıktılar. Duruşma öncesi Bayraklı Adliyesi önünde basın açıklaması gerçekleştirildi. Basın açıklamasında şunlar ifade edildi: 

Altı İnsan Hakları Savunucusu Boğaziçi Üniversitesine Atanan Kayyuma Direnenlerle Dayanıştıkları için “Görevi Yaptırmamak İçin Direnme, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na Muhalefet ve Kamu Görevlisine Hakaret” İddialarıyla Yargılanıyorlar.

Bugün altı insan hakları savunucusu, Aytül Uçar, Erdoğan Akdoğdu, Emine Akbaba, İrem Çelikbaş, İsmail Temel, Mehmet Kasar, Cumhurbaşkanı tarafından Melih Bulu’nun rektör atanmasına akademik özgürlüklere ve kurumsal özerkliğe sahip çıkarak direnen Boğaziçi Üniversitesi öğrenci ve öğretim üyeleri ile dayanışma gösterdikleri için “görevi yaptırmamak için direnme, kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama ve kamu görevlisine yönelik olarak hakaret” iddiasıyla yargılanacaklar.

Hatırlanacağı gibi kayyum rektör ataması üzerine Boğaziçi Üniversitesi’nin tüm bileşenleri itirazlarını 4 Ocak 2021 tarihinden itibaren farklı barışçıl toplantı ve etkinlikler ile ifade etmeye çalıştılar. Maalesef bu etkinliklere, özellikle de öğrencilerin gerçekleştirdiği barışçıl toplantı ve gösterilere, ilk andan itibaren ve hemen her defasında kolluk güçleri tarafından, evrensel hukukta ve ülke yasalarında tanımlanan zor kullanma yetkisinin çok ötesine geçen, kural dışı ve denetimsiz bir şiddet kullanılarak müdahale edildi. Yanı sıra, süreç boyunca işkence ve diğer kötü muamele yasağı başta olmak üzere ayrımcılık yasağı, ifade ve basın özgürlüğü, toplanma ve örgütlenme özgürlüğü, üniversitenin temel ve kurucu ilkeleri olan akademik özgürlük ve kurumsal özerklik, konut dokunulmazlığı gibi pek çok hak ve özgürlük yoğun bir şekilde ihlal edilmişti.

Siyasal iktidarın aynı zamanda kutuplaştırıcı bu baskıcı uygulamaları, demokratik kamuoyunda büyük bir tepkiye yol açmış, yaşanan hak ihlallerini protesto etmek ve Boğaziçi Üniversitesi öğrenci ve öğretim üyeleri ile dayanışmak için ülke sathında barışçıl toplantı ve gösteriler düzenlenmişti.

3 Şubat 2021 tarihinde İzmir’de Kıbrıs Şehitleri Caddesi, Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde Emek ve Demokrasi Güçleri tarafından yapılmak istenen basın açıklaması da bunlardan biriydi. Ne var ki, bu barışçıl toplantıya da daha basın açıklaması başlamadan kolluk güçler tarafından şiddet kullanılarak müdahale edildi. Kolluk güçleri, şiddetini bilhassa üniversite öğrencileri ve gençlere yönelterek çok sayıda kişiyi işkence uygulayarak gözaltına aldı. İşkence ve diğer kötü muamele özellikle gözaltı araçlarında daha yoğun bir şekilde devam etti.

İşte bugün yargılanacak olan hak savunucuları, özellikle de uzun yıllardır Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nda (TİHV) işkence görenlerin tedavi ve rehabilitasyonuna yönelik çalışmalarda aktif sorumluluklar üstlenen Aytül Uçar ile Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi Av. Erdoğan Akdoğdu, o gün, o alanda kolluk güçlerinin bu şiddetine itiraz ederek, sözlü uyarılarda bulunarak mutlak yasak olan işkence ve diğer kötü muamele uygulamalarını önleme yönünde çaba harcamışlardır.

Hak savunucularının tanıklığından ve uyarılarından rahatsız olan kolluk güçleri, davranışlarını değiştirip başvurdukları işkence ve diğer kötü muamele uygulamalarından vazgeçeceklerine, hak savunucularını hukuka aykırı bir şekilde gözaltına almışlar ve hatta onlara bizzat işkence uygulamışlardır. Daha sonra da gerçeğe aykırı tutanaklar ve raporlar hazırlayarak haklarında dava açılmasını sağlamışlardır.

Bu durum, Türkiye’de kolluk güçlerinin adeta rutin hale gelmiş ihlallerini örtbas etmek, cezasızlığı meşrulaştırmak ve teşvik etmek üzere çok sık başvurulan bir idare tekniğidir. Nitekim uzun yıllardır pek çok olayda işkence görenler hakkında derhal “memura hakaret etmek, mukavemet etmek, bu sırada yaralamak, kamu malına zarar vermek” gibi gerekçelerle davalar açılmaktadır. İşkenceciler aleyhine açılan davalar cezasız kalırken, işkence görenler aleyhine açılan davalar kısa sürede ağır cezalar ile sonuçlanabilmektedir. Nitekim 2020 yılında Cumhuriyet Savcılıkları tarafından ‘kamu görevlisine direnme’ suçunu oluşturan TCK’nın 265. Maddesinden 34.972 kişi hakkında soruşturma başlatılmış, bunlardan 26.628’i hakkında kamu davası açılmıştır.[1] Buna karşın aynı yıl içinde işkence suçunu düzenleyen TCK’nın 94. Maddesinden 887 kişi hakkında soruşturma açılırken sadece 102 kişiye kamu davası açılmıştır.[2] İşkence ile kamu görevlisine direnme suçlarından açılan davalar arasındaki bu denli büyük bir fark, cezasızlığın boyutlarını ve sistematik bir politika olarak sürdürüldüğünü açıkça göstermektedir.

Hak savunucularının hakkında açılan bu dava da benzer bir şekilde ihlalleri görünmez kılmak ve cezasızlığı kalıcılaştırmak amacıyla yapılan bir karşı hamle girişimidir. Aynı zamanda ifade, toplanma, gösteri yapma ve örgütlenme özgürlüklerini hedef alan bu baskı ve sindirme politikası, Anayasa’ya ve Türkiye’nin ilk imzacılardan biri olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) de aykırıdır.

Kısacası bugün yargılanacak olan hak savunucuları demokratik toplum düzeninin temelin oluşturan ifade, toplanma ve örgütlenme özgürlüklerini kullanmışlar ve başta işkence yasağı olmak üzere yaşanan hak ihlallerini görünür kılmaya ve önlemeye çalışmışlardır. Kolluk güçlerine yasalar çerçevesinde ve insan haklarına saygılı bir biçimde görev yapmalarını hatırlatmışlardır. Tüm bunlar hak savunuculuğu faaliyetinin doğası gereğidir. Bundan dolayı da hak savunuculuğu hiçbir şekilde yargısal tacize maruz bırakılamaz. Bu vesileyle Türkiye’nin, Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Savunucuları Bildirgesi’nin tüm hükümlerine ve taraf olduğu uluslararası belgelere uygun bir şekilde insan hakları savunucularını korumakla yükümlü olduğunu bir kez daha hatırlatmak isteriz.

Sonuç olarak bugün İzmir 49. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülecek olan bu dava derhal beraat kararı verilerek sonuçlandırılmalı, buna karşın başta işkence yasağı olmak üzere temel hak ve özgürlükleri ihlal eden kolluk güçleri hakkında etkin ve şeffaf bir şekilde soruşturma başlatılarak cezasızlığa son verilmelidir.

Hak savunuculuğu yargılanamaz!

Hak savunucuları üzerindeki baskı ve yargısal tacizlere derhal son verilsin!


Çağdaş Hukukçular Derneği İzmir Şubesi

Hak İnisiyatifi Derneği

Halkların Köprüsü Derneği

İmece Dostluk ve Dayanışma Derneği

İnsan Hakları Derneği İzmir Şubesi

İnsan Hakları Gündemi Derneği

İzmir Halkevleri

İzmir Üniversite Dayanışması

Özgürlük İçin Hukukçular Derneği İzmir Şubesi

Türkiye İnsan Hakları Vakfı İzmir Temsilciliği


[1] Bkz. https://adlisicil.adalet.gov.tr/Resimler/SayfaDokuman/ Bkz 1692021162011adalet_ist-2020.pdf, sf. 59

[2] Bkz. https://adlisicil.adalet.gov.tr/Resimler/SayfaDokuman/1692021162011adalet_ist-2020.pdf,  sf. 52