İşkence mutlak olarak yasaktır! İşkencesiz bir dünya mümkündür! Yeter ki tüm unsurları ile toplum olarak çaba gösterebilelim.
İtiraf niteliğindeki açıklamaları nedeniyle Mehmet Eymür ve silsile içindeki tüm sorumlular/failler hakkında derhal etkili ve bağımsızlığı güvence altına alınan soruşturma başlatılmalı ve soruşturma sonucuna dayalı olarak tüm sorumlular cezalandırılmalıdır.
05.11.2021
Bugün T24 internet sitesinde gazeteci Gökçer Tahincioğlu’nun Eski MİT Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür ile röportajını derin bir infial duygusu ile okumuş olduk.
“Bu size normal mi geliyor. Sistematik işkence yöntemleri bunlar. Bunların suç olması gerekmez mi? Ama siz hâlâ devlet için gerekli, diyorsunuz.” sorusuna Mehmet Eymür’ün “Hayır, başka türlü konuşma imkânı yoksa olabilir. Hâlâ da öyle düşünüyorum. Çünkü çok inatçı tipler var. Başka türlü konuşturmak çok zor.” yanıtını verdiği bu röportaj, bir bütün olarak başta işkence yasağı olmak üzere geçmişten bu yana Türkiye’de yaşanan ağır insan hakları ihlalleri/suçları konusunda açık bir itiraf/delil niteliğindedir.
Defalarca yinelediğimiz gibi, Türkiye’nin de altına imza attığı Birleşmiş Milletler (BM) İşkence ve Diğer Zalimane Gayriinsani veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşme, insanın sahip olduğu onur ve değeri korumak için işkenceyi mutlak olarak yasaklar. İnsanlık ailesinin ortak kazanımı olan ve modern insan hakları hukukunun en temel kurallarından birini oluşturan bu yasak, normlar hiyerarşisi açısından üstün kural, başka bir deyişle buyruk kural niteliğindedir. Dolayısıyla hiçbir koşulda istisnası olmaz. Sözleşmenin 2. maddesinin 2. paragrafında bu durum şöyle ifade edilir: “Hiçbir istisnai durum ne harp hâli ne de bir harp tehdidi, dâhili siyasî istikrarsızlık veya herhangi başka bir olağanüstü hâl, işkencenin uygulanması için gerekçe gösterilemez”.
Hal bu kadar açık iken, Mehmet Eymür’ün doğrudan kendisi ve içinde yer aldığı yapılar ile ilgili itiraf/delil niteliğindeki bu açıklamaları, tek tek işkence görenler kadar tüm toplumun vicdanında da derin yaralar açmakta ve adalet duygusunu onarılmaz biçimde tahrip etmektedir. Bu itiraflar aynı zamanda, başta işkence ve diğer kötü muamele olmak üzere ağır insan hakları ihlallerinin sürekliliğini sağlayan en temel etken olan cezasızlık olgusunu bir kez daha en çıplak haliyle görünür kılmıştır. Hepsinden ötesi, bu denli pervasızca ve pişkince yapılan itiraflar, ülkemizde insan hakları değerlerinde yaşanan tahribatın ne denli büyük olduğunu da göstermektedir.
Bu vesileyle, asli var oluş nedeni işkencesiz bir ülke ve dünyaya ulaşmak olan TİHV olarak; tüm örtbas etme, korkutma, susturma çabalarına karşın, başlarına geleni kader olarak kabul etmeyip, yüksek sesle haykırabilmeleri için işkence görenlerin her koşulda yanında olmayı, maruz kaldıkları işkenceyi belgeleyip raporlamayı, fiziksel ve ruhsal onarım süreçlerine destek vermeyi, adalete erişimlerine yardımcı olmayı, yaşadıkları acıların bir daha asla tekrarlanmaması için cezasızlıkla mücadele etmeyi dün olduğu gibi bundan sonra da aynı kararlılıkla sürdüreceğimizi bir kez daha ifade etmek isteriz.
Bu kapsamda, özellikle işkence suçlarında zaman aşımı söz konusu olmadığı için, başta işkence olmak üzere diğer ağır insan hakları ihlalleri/suçları ile ilgili yapılan itirafları delil kabul ederek Mehmet Eymür ve silsile içindeki tüm sorumlular/failler hakkında etkili ve bağımsız bir soruşturma sürecini başlatılmasına yönelik gerekli hukuki girişimlerde bulunduğumuzu kamuoyunun bilgisine sunarız.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı