Osman Kavala Derhal Serbest Bırakılmalıdır
28 Şubat 2020
Gezi Davası kapsamında, temelsiz suçlamalar ve hukuka aykırı uygulamalarla 840 gün özgürlüğü çalınan Osman Kavala, 18 Şubat günü verilen beraat kararı ile tahliye edildi. Ancak Osman Kavala, cezaevinden çıkamadan, bu kez 15 Temmuz soruşturması kapsamında yeniden tutuklandı.
Osman Kavala’nın tekrar tutuklanması, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Dunja Mijatovic’in de tanımladığı gibi kötü muameledir. Hem ulusal hem de uluslararası hukuk açısından büyük ihlaller içeren bu cezalandırıcı tutuklama kararının kaldırılması ve Osman Kavala’nın derhal tahliye edilmesi gerekmektedir.
Osman Kavala, 18 Ekim 2017 tarihinde gözaltına sadece Gezi soruşturması kapsamında alınmamıştı. O tarihte Kavala hakkında açılan dosya, “15 Temmuz darbe girişimi” çerçevesinde TCK 309’u da kapsıyordu. Ancak Kavala TCK 309’dan, 11 Ekim 2019’da re’sen tahliye edilmişti. Bu dosyaya ilişkin, soruşturmanın başlamasının üzerinden iki yıldan fazla süre geçmesine rağmen bir iddianame hazırlanmadı.
Mevcut yasalara göre tutukluluk halinin, sanık hakkında bir iddianame hazırlanmadan iki yılı aşması mümkün değildir. Osman Kavala hakkında TCK 309 kapsamındaki soruşturma dosyası, 25 Şubat 2020 tarihi itibariyle, iki yılı aşmış bulunmaktadır. Bu yönüyle, yeniden tutuklama, 24 Ekim 2019 tarihinde 7188 sayılı “Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”la getirilen şüphelinin aleyhinde dava açılmadan iki yıldan fazla tutulması yasağının ihlalidir.
18 Şubat 2020’de gözaltına alındıktan sonra, Osman Kavala emniyette ve savcılıkta tekrar sorgulanmamış, Sulh Ceza Hakimliği’ne tutuklanması talebiyle sevk edilmiştir. Bu uygulama, tekrar tutuklanmasının, geçen 28 ayda ortaya çıkan yeni bir delil ya da bilgiye dayanmadığının da açık kanıtıdır.
Bu durumda, Osman Kavala’nın bu dosyadan, avukatların başvurusu bile gerekmeden, savcı ve hakim inisiyatifine bırakılmadan, 25 Şubat 2020’de tahliye edilmesi kanuni mecburiyettir.
Osman Kavala hakkında verilen bu tutuklama kararının ve bu tutukluluk halinin devamının hiçbir hukuki zemini yoktur. Bu karar, Osman Kavala’yı cezaevinde tutmaya kararlı bir siyasi iradenin, hukuku bu amaç için kılıf olarak kullanmaya çalışmasından ibarettir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Osman Kavala gözaltındayken yaptığı, “Bir manevrayla onu beraat ettirmeye kalktılar” açıklaması da Kavala’yı yeniden tutuklama gerekçesinin siyasi olduğunun açık bir işaretidir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 10 Aralık 2019 kararında İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 18. Madde’sinin ihlali olarak hükmettiği uygulamanın, “Osman Kavala’nın makul şüphe olmadan siyasi sebeplerle tutuklanması”nın yeniden ve alenen tekrarlanmasıdır.
AİHM, anılan kararda Kavala’nın yeniden tutuklanmasına gerekçe gösterilen TCK 309. madde kapsamında “Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlamasını da incelemişti. Bir diğer deyişle, AİHM’in “Derhal serbest bırakın” kararı, sadece Gezi Davası’nı değil, 15 Temmuz soruşturmasını da kapsamaktadır.
İnsan hakları savunucuları olarak, Osman Kavala’nın derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz. Türkiye hem kendi iç hukukuna hem de AİHM kararlarına uygun davranmalı, hukuku bir yıldırma ve intikam alma aracı olmaktan çıkarmalı, Osman Kavala dahil tüm yurttaşlara, hukukun üstünlüğü güvencesini sağlamalıdır.
İnsan Hakları Savunucuları Dayanışma Ağı
Civil Rights Defenders, Düşünce Suçlarına Karşı Girişim,Eşit Haklar İçin İzleme Derneği, Hakikat AdaletHafıza Merkezi, Hak İnisiyatifi Derneği, İnsan Hakları Derneği, İnsan Hakları Gündemi Derneği, Kaos GL,Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği, Punto24 Bağımsız Gazetecilik Derneği, Research Institute on Turkey, Sivil Alan Araştırmaları Derneği, SPoD, Türkiye-Almanya Kültür Forumu,Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Uluslararası Af Örgütü, Yaşam Bellek Özgürlük Derneği, Yurttaşlık Derneği
İnsan Hakları Savunucuları Dayanışma Ağı, insan haklarını savunmanın evrensel bir hak olduğundan hareketle, insan hakları savunucularına yönelik tüm baskıların takipçisi olmak, kendi aralarında haberleşme ve dayanışmayı güçlendirmek amacıyla çok sayıda insan hakları örgütünün oluşturduğu bir yapıdır.