MENÜ
ANA SAYFA
x

TİHV çalışanı Bilal Yıldız ve tutuklanan hak savunucuları derhal serbest bırakılsın!

BASIN AÇIKLAMASI
12.06.2022

Başta Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İstanbul Temsilciliği çalışanı Sosyal Hizmet Uzmanı Bilal Yıldız olmak üzere insan hakları savunucularına yönelik yargısal tacize hemen son verilmeli, tutuklanan hak savunucuları derhal serbest bırakılmalıdır. Hak savunucularının korunması, insan haklarının varlığının savunulması için olmazsa olmaz koşuldur. Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Savunucularının Korunması Bildirgesi’nin gerekleri koşulsuz olarak yerine getirilsin…

 

12 Haziran 2022

Ekonomiden toplum sağlığına ülkenin tüm meselelerini güvenlik sorunu haline getiren, toplumu kutuplaştıran, ülke içinde ve dışında sorunların çözümünde şiddeti ve çatışmayı tek yöntem haline getiren siyasal iktidar için insan hakları artık referans olmaktan çıkmış, siyasal ve sivil alan kapatılmış, yargı adalet arama mercii değil toplumu kontrol etmenin aracı haline gelmiştir. Bunun sonucunda son dönemlerde muhalif partilere, sivil toplum kuruluşlarına, bilhassa da insan hakları savunucularına yönelik baskı ve yargısal tacizlerde kaygı verici bir artış görülmektedir. Dolayısıyla da insan hakları savunucuları, demokratik bir toplum için elzem olan, temel hak ve özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesi, insan haklarına saygının tam olarak tesis edilmesi yönündeki vazgeçilemez ve meşru işlev ve rollerini yerine getirememektedirler.

Bunun son örneği, aralarında Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İstanbul Temsilciliği çalışanı Sosyal Hizmet Uzmanı (SHU) Bilal Yıldız ve İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube yöneticilerinden Ali Koçyiğit’in de olduğu, Göç İzleme Derneği’nin (GÖÇİZDER) 22 üye ve yöneticisinin önceki hafta gözaltına alınması oldu.

Hatırlanacağı üzere, söz konusu kişiler 3 Haziran 2022 tarihinde gözaltına alınmış, derneğin İstanbul’da bulunan binası polis tarafından basılmış, binada bulunan çeşitli materyallere el konulurken, dernek tarafından yayınlanan kimi kitap ve raporlar hakkında toplatma kararı çıkarılmıştı. Gözaltına alınanlar daha neyle suçlandıklarını bile bilmezken, çeşitli gazetelerde derneği ve faaliyetlerini hedef gösteren haberler yer almıştı. Dosyaya getirilen 24 saatlik kısıtlama ve 8 güne uzatılan gözaltı süresi sonrasında, aralarında arkadaşımız Bilal Yıldız’ın da olduğu 16 kişi gece yarısı çıkarıldıkları mahkeme tarafından 11 Haziran 2022 tarihinde tutuklandı, 6 kişi ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

Soruşturma sırasında gerek kolluk güçlerinin gerekse savcılığın yönelttiği belirtilen sorular ve öğrenildiği kadarıyla dosya içeriği, derneğin dolayısıyla hak savunucularının göç, zorunlu göç, mülteciler ve insan hakları alanındaki çalışmalarının hedef alındığına işaret ediyor.

Evet, 2016 yılında İstanbul’da kurulan GÖÇİZDER, genelde göç, özelde zorunlu göçe tabi tutulan insan kitleleri arasında etkin bir sosyal dayanışma geliştirmek ve göç mağdurlarının insanca bir yaşama yönelik taleplerini yükseltmek amacıyla çalışmalar yapmaktadır. Zorla yerinden etme uygulamalarının yarattığı ağır insan hakları ihlallerine görünürlük kazandırıp onları önlemeye ve bu tür ihlallere maruz kalmış kişilerin mağduriyetlerinin onarılmasına katkı sağlamaya çalışıyor. Kısacası yapılan insan hakları savunuculuğu faaliyetinden başka bir şey değildir.

GÖÇİZDER’in kuruluş sürecinde yönetim kurulunda görev üstlenmiş olan arkadaşımız Bilal Yıldız ise aynı zamanda sosyal hizmet uzmanı olarak görev yaptığı TİHV İstanbul Temsilciliği’nde işkence görenlerin ve yakınlarının tedavi ve rehabilitasyonlarına yardımcı olmakta, sosyal iyilik hallerini sağlamaya yönelik çalışmalar yürütmektedir. Başka bir deyişle mesleki uzmanlığını, birikimini ve gençlik enerjisini başta işkence ve diğer kötü muamele olmak üzere ağır ve ciddi insan hakları ihlallerine maruz kalmış acılı insanların onarımına adamış kararlı bir hak savunucusudur.

Son dönemlerde insan hakları savunucularına yönelik baskıların artmasıyla birlikte çok sık tekrar ettiğimiz bir gerçekliğin altını, son yaşanan bu kabul edilemez hukuksuzluk vesilesiyle bir kez daha çizmek istiyoruz:

Türkiye’nin de bir parçası olduğu evrensel insan hakları hukuku, hak savunucularının korunması sorumluluğunun doğrudan devletlere ait olduğunu çok açık bir şekilde belirtir. Bu bağlamda devletler, insan hakları savunucularını şiddet, tehdit, misilleme eylemi, fiili veya hukuksal ayrımcılık, baskı veya diğer keyfi hareketlere karşı korumakla, tüm bu sıralananları suç olarak kabul etmek ve işlem yapmakla yükümlüdürler. Başka bir deyişle insan hakları savunucuları, insan hakları alanındaki çalışmalarından dolayı hukuksal dayanağı olmayan adli ve idari işlemlere veya adli ve idari otoritenin istismar edildiği diğer işlem türlerine, suçlu sayma, keyfi gözaltı veya tutuklama ve başka tür yaptırımlara maruz bırakılamazlar. Oysa bu evrensel norm bir kez daha hiçe sayılmış ve hak savunucuları ağır bir yargısal tacize maruz bırakılmıştır.

Yine hatırlatmak isteriz ki, tutuklama henüz kesin hükümle suçluluğu sabit olmayan şüpheli kişilerin özgürlüğünü en ağır şekilde sınırlandırdığı için hem Anayasa ve kanunlarda hem de uluslararası insan hakları sözleşme ve belgelerinde sıkı koşul ve kurallara bağlanmıştır. Bunlara göre tutuklama hukukilik, elverişlilik, orantılılık (ölçülülük) ve gereklilik ilkelerine uygun olmalıdır. Bir ceza değil, en son başvurulması gereken ve özenle uygulanması gereken bir tedbirden başka bir şey değildir.  Çok iyi bilinir ki, şeffaflık, aleniyet, görünürlük, hakikati açığa çıkarmak için diyalog ve işbirliği içinde olmak insan hakları savunuculuğunun temel çalışma ilkeleridir. Hal böyle iken verilen keyfi ve yargısal taciz amaçlı tutuklama kararları kabul edilemezdir.

Sonuç olarak GÖÇİZDER’in, üye ve yöneticilerinin yaptığı çalışmaların bu şekilde yargının hedef ve konusu haline gelmesi -hakikat ve adalet talebinin toplumun asli meselesi olduğu bir ülkede- hak ve hakikat savunuculuğunu itibarsızlaştırmak ve suçlulaştırmaktan başka bir şey değildir. İnsan hakları savunucuları üzerindeki hiçbir şekilde kabul edilemez bu baskının esas amacı ihlalleri görünmez kılmak, hakikati karartmak, adalet arayışını engellemek ve en önemlisi bizzat yurttaşların haklara sahip olduğunun savunulmasını imkânsız kılmaktır. Bu baskı aslında insan haklarının varlığını inkâr etmenin göstergesidir. O nedenle hak savunucularının korunması, insan haklarının varlığının savunulması için olmazsa olmaz koşuldur.

Başta arkadaşımız Bilal Yıldız olmak üzere insan hakları savunucuları hakkında sürdürülmekte olan, her türlü hukuksal dayanaktan yoksun soruşturmaya hemen son verilmeli, tutuklanan hak savunucuları derhal serbest bırakılmalıdır.

İnsan hakları savunucularının üzerindeki baskılara son verin…

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Savunucularının Korunması Bildirgesi’nin gereklerini koşulsuz olarak yerine getirin. 

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV)