BM Raportörleri, işkence karşıtı uzman Şebnem Korur Fincancı’nın üzerindeki yargısal tacize son verilerek, derhal serbest bırakılması çağrısında bulundu.
Birleşmiş Milletler İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Muamele veya Cezalar Özel Raportörü Alice Jill Edwards, İnsan Hakları Savunucularının Durumu Özel Raportörü Mary Lawlor; Terörizmle Mücadele Sırasında İnsan Haklarının Geliştirilmesi ve Korunması Özel Raportörü Fionnuala Ní Aoláin; Herkesin Ulaşılabilecek En Yüksek Fiziksel ve Zihinsel Sağlık Standardından Yararlanma Hakkı Özel Raportörü Tlaleng Mofokeng ve Yargısız, Toplu veya Keyfi İnfazlar Özel Raportörü Morris Tidball-Binz, tutuklanan TTB Başkanı, TİHV Yönetim Kurulu üyesi Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın durumuna ilişkin ortak bir metin kaleme alarak Türkiye yetkililerine seslendiler.
Açıklamada şunlar ifade edildi:
BM özel raportörleri bugün (8 Kasım 2022) Türkiye’ye, insan hakları savunucularını sindirmek için terörle mücadele mevzuatını kullanmaktan vazgeçmeye ve kısa süre önce gözaltına alınan tanınmış adli tıp uzmanı ve işkence karşıtı uzman Şebnem Korur Fincancı’yı derhal serbest bırakmaya çağırdı.
Birleşmiş Milletler’in işkencenin soruşturulması ve belgelenmesine ilişkin referans standartlarının (İstanbul Protokolü) geliştirilmesine yardımcı olan Fincancı, Türk ordusu tarafından kimyasal silah kullanıldığı ve buna bağlı ölümlerin yaşandığı iddialarının soruşturulması çağrısında bulunan açıklamalarına misilleme olarak algılanacak bir biçimde, belirsiz gerekçelerle 26 Ekim’de evinde gözaltına alındı.
Raportörler, “Dr. Fincancı’nın tutuklanması, terörle mücadele mevzuatının insan hakları savunucularını ve örgütlerini itibarsızlaştırmak, onların hayati önem taşıyan insan hakları faaliyetlerini ve tıbbi çalışmalarını kesintiye uğratmak için bilinçli şekilde kullanılması modelinin bir parçası gibi görünüyor” dediler.
“Fincancı da dahil, Türkiye’deki sivil toplum aktörlerini uydurma gerekçelerle taciz etmek, tutuklamak, gözaltına almak ve mahkum etmek için terörle mücadele mevzuatı ve diğer cezai hükümlerin kullanıldığı bir çok vakayı belgeledik.”
Raportörler, sivil alanı daraltmayı amaçlayan bu tür saldırıların hukukun üstünlüğünün altını oyduğunu ve temel özgürlükler ile demokratik değerleri tahrip ettiğini belirtti.
“İlk ifade süreci bir yana, soruşturma esnasında gözaltı istisnai bir tedbirdir ve süreğen yasallık ve orantılılık bakımından yargı iznine tabi olmalıdır” dediler.
“İnsan hakları savunucuları ve hekimlerin iktidara karşı gerçeği hakları korunmalıdır. Onların insan hakları ihlallerini açığa çıkarmaktaki rolleri, demokratik toplumların olduğu kadar, uluslararası insan hakları hukuku kapsamında korunan ifade ve örgütlenme özgürlüğü haklarını kullanılmasının da temel dayanaklarından biridir.
Raportörler, Türkiye makamlarını Fincancı ve siyasi nedenlerle gözaltına alınan diğer sivil toplum aktörlerini derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakmaya, onların temel haklarına erişimlerini sağlayıp, gözaltında ve gözaltı dışında zihinsel ve fiziksel bütünlüklerini korumaya çağırdı.
Türkiye, diğer anlaşmaların yanı sıra, 1988 yılında onayladığı BM İşkence ve Diğer Zalimane Gayrıinsani veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşme’ye de taraftır. Söz konusu sözleşme, taraf devletleri işkence ve diğer kötü muamele veya cezalandırmayı önlemek için her türlü tedbiri almak ve ilgili suçları soruşturmak ve kovuşturmakla yükümlü kılar. Tutuklama ve mahkumiyet tehditleri ve yargı eliyle gözdağı verilmesi, uluslararası hukukta ruhsal açıdan gayri insani veya aşağılayıcı muamele veya cezalandırma anlamına gelebilecek ağır ızdırap ve endişeye neden olmaktadır. Ayrıca Türkiye, 2003 yılında onayladığı ve keyfi tutuklama veya gözaltını yasaklayan Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’ye de taraftır.
BM raportörleri, bu davaya ilişkin görüşlerini Türkiye hükümetine iletmiş ve yetkililerden Dr. Fincancı’nın ruhsal ve fiziksel bütünlüğünü korumak için derhal geçici tedbirler almalarını ve ötekilerin haklarını savunanlara dönük yargısal tacize son vermelerini talep etmiştir.