MENÜ
ANA SAYFA
x

Siyasi Partilerin 2007 Seçim Bildirgelerinde İnsan Hakları

13.04.2007

Burada AKP, CHP, MHP ve DP’nin seçim bildirgeleri insan hakları açısından gözden geçirilmiştir. Diğer partilerin bildirgeleri ve kampanyalarında kullandıkları dil ile ilgili görüşlerimiz daha sonra paylaşılacaktır. Bildirgelerin hepsinde mutabık kalınan ve insan haklarına bakışın temel verisini oluşturan bir saptama dikkat çekiyor. Buna göre Türkiye’nin güvenliği tehdit altındadır, terörle mücadele öncelikli bir sorundur. Bir başka ittifak halinde olunan konu, temel hak ve özgürlüklerin korunacağı vaadidir. Bu sıralama uluslararası terörle mücadele stratejisinde de tekrar edilen bir yaklaşımdır. Terörle, insan hakları korunarak mücadele edilecektir denmek isteniyor. Bu söylem BM, AGİT, AB, AK vb uluslararası kuruluşların yazılı dokümanının ilk cümlesinde ifade edilmesine rağmen Afganistan ve Irak işgalleri sırasında ve sonrasında tüm alanlarda vahim hak ihlalleri yaşanmıştır.

Türkiye’de de durum aynıdır. Terörle mücadele adı altında yürütülen mücadele hak ihlallerinin ortamını oluşturmuştur. Bildirgelerde Kürt sorunu da benzer bir dille tanımlanmış ve terörle eş tutulmuştur. Bu nedenle seçim sonrasında da çatışmaların devam edeceği ve hak ihlallerinin devam edececeğini söyleyebiliriz. Bildirgeler barışçı bir yaklaşımın ipuçlarını vermemektedir. Bu açıdan kaygılıyız.

MHP bildirgesinde Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü, milletin birliği, milli ve manevi değerler, Türk İslam kültürü temel değerler olarak tanımlanmış ve vurgulu olarak ön planda tutulmuştur. Ancak bildirgede; hukukun üstünlüğü, insanın yüce değeri, temel haklar, işkence yasağı, adil yargı, bilgi edinme ve hak arama olanağı gibi insan haklarının temel kategorileri de ikinci bir paragraf biçiminde yer almıştır. İnsan hakları, temel değerlerimizin süzgecinden geçecektir denmek isteniyor. Bu durumda MHP parlamentoda ya da muhtemel bir koalisyonda yer alırsa, Ecevit’in koalisyon hükümeti döneminde gösterdiği performansın gerisinde kalacağı izlenimi kuvvetli gözüküyor. Polis yetki ve selahiyetlerinin yeniden düzenleneceği ve etkin güvenlik hizmetine olanak sağlanacağı söylemi bu değerlendirmemizin önemli bir işaretini oluşturmaktadır. Toplumsal sözleşme mahiyetinde niteledikleri Anayasa’nın yeniden düzenleneceği vaadi de vurgulu ve öncelikli gözükmüyor.