MENÜ
ANA SAYFA
x

Barış İstiyoruz

17.08.2015

Uzun süredir çoğunluğun desteğini aldığını ifade ederek her türlü denetimden azade bir iktidar performansı sergileyen AKP, 7 Haziran seçim sonuçları ile birlikte oy kaybının yaşattığı kaygıyı bu kez de pervasız bir saldırganlığa dönüştürmüş durumdadır. Meşruiyeti ortadan kalkmış bir hükümet, devletin tüm aygıtlarını bu oy kaybının sorumlusu olarak gördüğü Kürtlere saldırmak üzere seferber etmişken, çatışmasızlık dönemi de hızla kanlı bir sürece geçiş yapmış görünüyor. Toplumun tüm kesimleri kaygı ile bu kanlı süreci durdurmaya, sesini duyurmaya çalışıyor 12 Mart’ı hatırlatan muhbirlik çağrılarına, halkları birbirine kırdırma yarışına karşı.
Savaşların yarattığı yıkımların en yakın tanıkları hep sağlık çalışanları olmuştur. Geçen haftalarda bu tanıklığın ötesine geçerek, sağlık çalışanları da doğrudan saldırıların hedefi haline gelince Türk Tabipleri Birliği (TTB), Sağlık Ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) hızla iki ayrı bölge için iki ayrı heyet oluşturup ilk heyet olayların yoğun yaşandığı Nusaybin-Cizre ve Silopi ilçelerinde, ikinci heyet ise Van, Bitlis ve Tatvan yerleşim birimlerinde 11-12 Ağustos 2015 tarihinde gözlem ve görüşmeler yaptı. Hazırlanan raporun tamamının okunmasında yarar var. Rapora TTB’nin internet sitesinden * ulaşmak mümkün. Ancak çarpıcı bazı saptamaları burada paylaşmak istiyorum.
“Çatışma ortamı 112 istasyonlarının faaliyetlerinin yürütülmesini ve hizmet vermesini engellemiş, bazı istasyonlarda faaliyet verilememeye başlanmıştır. Mutki’deki 112 istasyonu tüm personelinin tayin istemesi nedeniyle kapatılmıştır. Acil hasta ihbarı geldiğinde önce güvenliğin sorgulanması, güvenlik sağlanana kadar ambulans çıkarılmaması, hastaya ulaşmak için güzergâh değişikliklerine başvurulması, hastalarla ilgili ciddi sorunlar yaşanmasına ve sağlık çalışanlarına yönelik tepkilerin artmasına neden olmaktadır. “ “Öte yandan 7 yaralı hastaneye vatandaşlarca getirilmiş, ancak polisler tarafından acil servise girişleri engellenmiştir. Halkın ve sağlık çalışanlarının çabasıyla yaralılar acil servise taşınmış ve müdahaleleri yapılmıştır. Acil servis ve hastanenin polisler tarafından ablukaya alınması, hastane ortamında çok sayıda “akrep” ve “kirpi” adı verilen araçların bulunması, uzun namlulu silahlarla hastane bahçesi ve içerisinde dolaşılarak sağlık çalışanları ve hastaların tehdit edildiğine yönelik çok sayıda birbiri ile tutarlı tanıklık anlatımları tarafımıza aktarılmıştır. Bu yaşananlar sonucunda can güvenliği olmadığını düşünen sağlık çalışanlarının bir kısmı acil servisini terk etmiştir. Hastane bahçesinde ve çevresinde bu kadar yoğun polisin bulunması vatandaşın sağlık hizmeti almasını da engellemiştir. Sağlık çalışanlarının hastaneye geliş gidişlerinde zorluk yaşamalarına neden olmuş, birçok sağlık çalışanı nöbetlerine gelememişlerdir.”  “Polisler acil servise gelerek nöbetçi Dr. Serdar Acar’ı tehditle çatışma alanına götürmek istemişlerdir. Acilde nöbetçi olan meslektaşımız görev yerini terk etmek istememesi üzerine sözlü olarak ve silahla tehdit edilmiştir. Sabahın erken saatlerinde başlayan böyle bir ortamda mesleğin gereklerini yerine getirmeye çalışan meslektaşımızın başta can güvenliğini tehdit edenler ve mesleki bağımsızlığını ihlal edenler hakkında derhal etkin bir soruşturma açılması ve meslektaşımıza yaşatılan travma ile ilgili gerekli tazmin süreçleri başlatılması gerekir iken kendisi aleyhine bir soruşturma başlatılmış ve dahası görevinden açığa alınmıştır.” “8 Ağustos’ta emniyet güçlerince yapılan operasyonda Silopi’de gözaltına alınıp Cizre’ye getirilen 9 kişinin gözaltı muayeneleri hastane yerine kelepçeli olarak polis aracında yaptırılmıştır.”
Dünya Tabipleri Birliği tarafından 2012 yılında güncelleştirilen “silahlı çatışma ve diğer şiddet durumlarına ilişkin kurallar”  tümüyle yok sayılarak sağlık ortamlarına, sağlık çalışanlarına yöneltilen saldırılar raporun tamamında ayrıntılarıyla anlatılmaktadır. Bu yazıya alıntıladığım yalnız birkaç olay dahi durumun ne denli kaygı verici düzeye ulaştığını açıkça göstermektedir.
Seçim sonuçlarını yok sayma, iktidarını koruma adına çocuklarımızı yeniden ölümlere gönderenlere karşı barışın sesini çoğaltmak dışında seçeneğimiz yok.

* http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/rapor-5541.html 

17.08.2015