16.12.2015
Düşünce özgürlüğünden söz edebilmek için, düşüncenin hiçbir korku ve kaygıya kapılmaksızın üretilebilmesi, toplatma, yasaklama, ceza tehdidi ve fiili engeller olmadan, hiçbir izne bağlı olmadan bireysel olarak ya da topluca ifade edilebilmesi, üretilen düşüncenin paylaşılması ve zenginleştirilmesine olanak sağlayacak özgür bir tartışma ortamı ve nihayet düşüncenin doğruluğu ve yanlışlığının saptanabilmesi için yaşama geçirilmesi fırsatının tanınması gerekir.
Düşünceyi açıklama özgürlüğü, ifade özgürlüğü diğer özgürlüklerin “olmazsa olmaz” koşuludur. Hakların ve özgürlüklerin kullanılabilmesi, düşünce ve ifade özgürlüğünün varlığına ve korunup geliştirilmesine bağlıdır.
Türkiye’de başta, 12 Eylül Askeri Yönetimi’nin ürünü olan 1982 Anayasası olmak üzere, pek çok yasa ve diğer hukuk normlarında düşünceyi açıklama özgürlüğünü kısıtlayan, yasaklayan ve cezalandıran anlayış egemendir. Anayasada, temel hak ve özgürlükler düzenlenmeden önce, bu hak ve özgürlüklerin nasıl kısıtlanıp, engelleneceği düzenlenmiştir. Ülkemizde toplam 152 yasada, 700’ün üzerinde yasa maddesinde düşünceyi açıklama özgürlüğünü kısıtlayan, engelleyen, para ve hapis cezası öngören hükümler bulunmaktadır. İfade özgürlüğü alanında Türkiye’de mevzuattan, uygulamadan ve yargı örgütlenmesinden kaynaklanan yapısal sorunlar bulunmaktadır.
Oysaki İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin 19, BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 19. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10.maddeleri ifade özgürlüğü hakkını düzenlemektedir.
Düşünce ve ifade özgülüğü alanında her zaman engelleyici düzenlemeler nedeniyle ciddi hak ihlalleri yaşanmıştır.
2015 yılında düşünce ve ifade özgürlüğü alanında ciddi ihlaller olmuş, özellikle siyasal iktidarın basın üzerindeki baskı ve kontrolü kaygı verici boyuta ulaşmıştır. Bu yıl içinde de gazeteci, yazar, insan hakları savunucusu vb. çok sayıda kişiye davalar açılmış, tutuklamalar olmuş, dergi ve kitaplar toplatılmış, gazeteler kapatılmış, muhalif gazete binalarına ve gazetecilere fiili saldırılar gerçekleştirilmiştir.
Bunun son örneğini Cumhuriyet Gazetesi Genel yayın yönetmeni Can Dündar ile Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün tutuklanması oluşturmaktadır.
Ve elbette bu yıl biz insan hakları savunucularını en çok üzen çok değerli bir insan hakları ve barış savunucusunun; Dostumuz, yoldaşımız ve kurumlarımızın üyesi Tahir Elçi’nin “faili belli” bir cinayete kurban gitmesi olmuştur.
Alevilerin eşit yurttaşlık hakkı talepleri 2015 yılında da karşılığını bulamamıştır. AİHM’in zorunlu din derslerinin kaldırılması ve Cem Evlerinin ibadethane olarak kabul edilmesi ile ilgili kararlarının gereği yerine getirilmemiştir.
Alevi, Hıristiyan ve Yahudiler radikal sünni ve ırkçı grupların tehdit ve nefret söylemlerine maruz kalmışlardır.
Vicdani ret hakkının hala tanınmaması önemli bir insan hakkı ihlali olarak varlığını korumaktadır.
TİHV Dokümantasyon Merkezinin verilerine göre:
• Halen gazeteci, basın-yayın çalışanı ya da gazete sahibi 30 kişi tutukludur.
• 2015 yılında yayın toplatma kararları devam etmiştir. En son örneği 2 yöneticisi tutuklanan Nokta Dergisi olmuştur.
• Erişime engellenen internet sitesi sayısı 105.958 olmuştur. Bu sayı 2014 yılında 40.773, 2013 yılında ise 35.001 idi. Artış kaygı vericidir.
İfade Özgürlüğü Önündeki engellerin kaldırılması ve hapishanelerde düşüncelerinden dolayı bulunan herkesin serbest bırakılmasını istiyoruz.
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi
Türkiye İnsan Hakları Vakfı İstanbul Temsilciliği