MENÜ
ANA SAYFA
x

Rojbin Sevil Çetin’in maruz kaldığı işkence hakkında basın açıklaması

BASIN AÇIKLAMASI
29.06.2020

BASINA VE KAMUOYUNA

26 Haziran İşkence Görenlerle Dayanışma gününde işkenceye karşı basın açıklaması yaptığımız günün ertesi günü gözlerimizi yeni bir işkence olayıyla açtık.

Edremit Belediyesi eski eşbaşkanı Rojbin Sevil Çetin Diyarbakır’daki adresinde tek başınayken, Özel harekat ve TEM şube polisleri tarafından evine baskın düzenlendiği, komşularının tehdit edildiği, kapı açıldıktan sonra iki köpeğin içeri alındığı, köpeklerin işkence aleti olarak kullanılıp Rojbin Sevil ÇETİN’e saldırtıldığı, saatlerce işkence yapıldığı, yanı sıra Rojbin Sevil ÇETİN’in cinsel taciz, hakaret ve küfürlere maruz kaldığı kamuoyuna yansımıştır.

Rojbin Sevil ÇETİN’in avukatı: “Müvekkil ÇETİN 26.06.2020 tarihinde Bağlar İlçesi Bağcılar Mahallesinde Mardin Sulh Ceza Hakimliği tarafından çıkarılan yakalama gerekçesiyle gözaltına alınmıştır. Saat 5 gibi siteye gelen özel harekat birlikleri tarafından kapı çalınmadan direkt kırılarak içeri girilmiş ve polis yanında getirdiği iki köpeği doğrudan müvekkilin üzerine salmıştır. Köpekler müvekkilin vücudunun farklı yerlerini ısırmıştır. Bu ısırmadan dolayı müvekkilin bacaklarında hala izler ve kanama mevcuttur. Yine polisler müvekkilin sırtına botlarla basmış ve ezmeye çalışmıştır. Müvekkilin sırt bölgesinde bot izleri mevcuttur. Darp olayı sebebiyle göz çevresinde ekimozlar meydana gelmiş ve dudağı patlamıştır. Müvekkil evde üç buçuk saat bekletilmiş ve bu süre zarfında ters kelepçe takılmak suretiyle yüz üstü yerde yatırılmıştır. Müvekkil polislere kanser hastası olduğunu söylemesine rağmen aynı muameleye devam edilmiştir. Müvekkil evinde tutulduğu üç buçuk saat boyunca cinsel tacize uğramış, kendisinin yarı çıplak fotoğrafları çekilmiştir. Yine kendisine cinsel içerikli küfürler edilmiştir. Müvekkil uğradığı işkenceler sebebiyle yürüyemeyecek durumda olup ifadesinin alınması için adliyeye tekerlekli sandalye ile getirilmiştir.’’ şeklinde beyan ve açıklamalar yapmıştır.

Konuyla ilgili Diyarbakır Valiliğinin 28.06.2020 tarihli açıklamasında “Sevil ÇETİN isimli şahsın yakalanması amacıyla 26.06.2020 tarihinde ilimiz Bağlar ilçesinde bir ikamete operasyon düzenlenmiş, ikamete giriş yapıldığı esnada dışarıda bulunan özel eğitimli arama köpeği şahsın balkon kapsısından atlamaya çalışması üzerine sağ ayağından tutmak suretiyle kaçmasını engellemiş, operasyon köpeği eğiticisi tarafından derhal kontrol altına alınmış, şüpheli şahsın görevlilerimize ve kendisine zarar vermemesi amacıyla kademeli oranda zor kullanılarak yakalanması sağlanmıştır. İddia edildiği şekilde operasyon köpeği marifetiyle kasıtlı bir saldırı söz konusu değildir.” denilmiştir.

Ayrıca Rojbin Sevil ÇETİN’in uğradığı işkenceyi belgelemek isteyen ve bu sebeple fotoğraf çekmek isteyen avukat engellenmiş ve işkenceyi doğrular fotoğraf ve raporun varlığına rağmen işkence olayını ortaya çıkardığı için hakkında soruşturma başlatılmıştır.

Hemen ifade etmeliyiz ki, işkenceciler hakkında soruşturma başlatılması gerekirken, işkenceyi, suçu açığa çıkaran avukat hakkında soruşturma başlatılmış olmasını kabul edilemez buluyoruz.

Rojbin Sevil Çetin’in iki bacağında da köpeklerin ısırık izleri, belinde ayakkabı izleri, dudağında patlama, gözünde ekimoz, vücudunun ve kollarının birçok yerindeki darp ve cebir izleri  raporlarla belgelenmiştir. Yapılan tüm beyan ve açıklamalar ışığında, gerek basına yansıyan fotoğraflar, gerek darp çevir izlerinin varlığını ortaya koyan raporlar, gerekse de Valiliğin tevil yollu ikrarından anlaşıldığı üzere yapılan baskın esnasında Rojbin Sevil Çetin’e insan onuruyla bağdaşmayan muameleler ve işkence yapıldığı açıkça ortadır.

26 Haziran İşkence Görenlerle Dayanışma gününde biz insan hakları örgütleri, Sivil Toplum Kuruluşları, Barolar işkenceye karşı sesimizi bir kere daha yükselttiğimiz günde yapılan işkence vakası bize bir daha gösterdi ki işkence artık hiçbir kaygı duyulmadan alenen yapılmaktadır. Bizler hiç bıkmadan yeniliyoruz ki ülkemizde işkence olaylarının bu kadar sık gündeme gelmesi baskı ve kontrole dayalı yönetme tarzının sonucu ve işkence yapan memurların korunması ve cezasız bırakılmasından kaynaklanmaktadır. Bu durumu mevcut olayımızda işkenceciler hakkında değil de işkenceyi ortaya çıkaran avukat hakkında soruşturma başlatılmasından da anlayabiliriz. Fakat unutulmamalıdır ki ulusal ve uluslararası mevzuatta işkence suçu zamanaşımına uğrayan bir suç değildir.

Tekrardan hatırlatıyoruz ki işkence mutlak suretle suçtur. İşkence, ister fiziksel olsun ister ruhsal, korkutma, caydırma, intikam alma, cezalandırma veya bilgi toplama amacı olarak bilinçli şekilde insanlara ağır acı çektirmekte kullanılan her türden edimlerdir. İşkence ve kötü muamele yasağı olağanüstü sayılabilecek hallerde dahi askıya alınamayacak mutlak haklardandır. İşkencenin mutlak yasaklığı, niteliği hem iç hukukta hem de uluslararası tüm temel insan hakları metinlerinde tanınmış ve koruma altına alınmıştır. İşkence yasağı buyruk kural olarak tanımlanmış, Uluslararası toplumun mutlak bağlayıcı bir kural olarak tanıdığı hiçbir istisnası olmayan temel bir ilkedir. Türkiye İşkenceye Karşı Sözleşme olarak da bilinen “İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı Muamele ya da Cezaya Karşı  Sözleşme”ye taraftır. Bu sözleşme ile İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin 5.maddesi ve Kişisel Ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 7. Maddesi, hiç kimsenin işkence veya diğer zalimane, insanlık dışı veya onur kırıcı muameleye veya cezaya maruz bırakılmayacağı öngörmektedir. Ayrıca Türkiye’nin de tarafı olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesinde; “Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlere tâbi tutulamaz.” düzenlemesine yer verilmiştir. Türk Ceza Kanunu 94.madde de ise kamu görevlileri tarafından bireylere karşı işlediği sistematik, belirli bir süreyi kapsayan, insan onuruyla bağdaşmayan davranışlar işkence suçu olarak kabul edilmektedir. Tüm bu yasal mevzuata ve mutlak yasağa rağmen, Türkiye‘de işkenceye yönelik hak ihlalleri katlanarak büyüyen bir tablo olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu nedenlerle gerek İşkencenin ortadan kaldırılması için mücadele eden hem sivil toplum kuruluşları olarak gerekse de Avukatlık Kanunu’nun 76’ncı ve 95. maddesinde belirtilen barolara “hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak” görevinin gereği yerine getirmek için burada toplanmış bulunmaktayız. İnsan onurunu, insan hak ve özgürlüklerini hiçe sayıp zedeleyen işkenceyi kınadığımızı, işkencenin genelde dünyamızda ve ülkemizde, özelde ise coğrafyamızda yaşanmaması için kimden geldiğine ve kime yapıldığına bakılmaksızın bu suç ile mücadele edeceğimizi, bu suçtan zarar görenlerle dayanışacağımızı ve bu işkence dosyasının da sonuna kadar takipçisi olacağımızı açıkça ifade etmek istiyoruz.

VAN BAROSU

ÖHD VAN ŞUBESİ

TİHV VAN İL TEMSİLCİLİĞİ

VAN-HAKKARI TABİP ODASI

İHD VAN ŞUBESİ

HDP VAN İL EŞBAŞKANLIĞI

DBP VAN İL EŞ BAŞKANLIĞI

TUHAY-DER

TJA