MENÜ
ANA SAYFA
x

Nelson Mandela Kuralları – Mahpuslara Muameleye Dair Birleşmiş Milletler Asgari Standart Kuralları

Nelson Mandela Kuralları - Mahpuslara Muameleye Dair Birleşmiş Milletler Asgari Standart Kuralları Görsel

ÖNSÖZ 1

“Elinizdeki çeviri metni Antalya Barosu İnsan Hakları Merkezi bünyesinde kurduğumuz Çeviri Çalışma Grubu’ndaki genç avukatların katkılarıyla kolektif bir çabanın ürünü olarak gerçekleştirilmiştir.”

Dünya ölçeğinde hapishanelerde mahpuslara yönelik muameleye ilişkin standartları belirleyen temel belge 1955 tarihli “Mahpuslara Muameleye Dair Birleşmiş Milletler Asgari Standart Kuralları”dır (Asgari Standart Kurallar). Çevirisini aşağıda bulacağınız metin, Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi tarafından kabul edilmesi üzerinden 60 yıldan uzun bir süre geçmesi nedeniyle günümüzün ihtiyaçları, insan hakları ve hapishane idaresi alanlarında meydana gelen değişim ve gelişmeleri yansıtacak şekilde yeniden gözden geçirilerek Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 17 Aralık 2015 tarihinde kabul edilmiş halidir. Gözden geçirilmiş Asgari Standart Kurallara yaşamının 27 yılını Apartheid rejiminin hapishanelerinde mahpus hakları savunucusu olarak geçiren Güney Afrika Cumhuriyeti’nin Başkanı Nelson Mandela’nın mirasını onurlandırmak için Mandela Kuralları adı verilmiştir.

Uluslararası Antlaşma/Sözleşme formunda tasarlanmadığı için bağlayıcı niteliği olmamakla birlikte hapsedilen kimselere yönelik muamelenin asgari standardını belirleyen bu kuralların evrensel kabul gördüğü rahatlıkla söylenebilir. Birleşmiş Milletlerce 1955’deki kabulünden beri, Asgari Standart Kurallar, Devletler tarafından olduğu kadar, mahpuslara yönelik muameleleri değerlendiren izleme ve denetleme mekanizmaları tarafından da birincil standart ve ana çerçeve olarak görülmektedir. Nitekim, son gözden geçirilmiş hali olmasa bile eski metinde belirtilen standartların neredeyse tamamının 2004 tarihli 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da yansımalarının izini sürmek mümkündür.

Her ne kadar hükümetler için bağlayıcı değilmiş gibi görünse de ülkemiz hukukunda önemli bir yere sahip İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi de içtihatlarında sıklıkla bu belgeyi referans metin olarak kullanmaktadır.

Strazburg organları, Asgari Standart Kuralları ilk olarak mahpusların Alman hapishanelerinde ücret ödenmeksizin zorla çalıştırılması bağlamında 6 Nisan 1968 tarihli Tutulu 21 Kişi (Twenty-one Detained Persons) v. Almanya (Başvuru No. 3134/67, 3172/67, 3188/67…) kabul edilemezlik kararında referans metin olarak kullanmıştır. O tarihten beri hapishane koşullarının İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’ne uygunluğunun tartışıldığı sayısız davada referans metin olarak başvurucular tarafından Asgari Standart Kurallara dayanılmıştır. Aynı şekilde İşkencenin Önlenmesi Avrupa Komitesi (CPT) tarafından oluşturulan Avrupa çapındaki tutma yerlerine ilişkin koşulları belirleyen standartların da ana esin kaynağı Asgari Standart Kurallar ve bu kurallardan türetilen Avrupa Hapishane Kurallarıdır.

Bununla birlikte dünya çapında 60 yıla yakın bir süre kullanılan bu belgenin güncellenmesi ihtiyacının ertelenemez bir hal alması nedeniyle, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 2010 yılında Hükümetler arası Uzman Grubu’nu Asgari Standart Kuralların gözden geçirilmesi için görevlendirmiştir.

Gözden geçirme sürecine Birleşmiş Milletler organları, hükümetler arası kuruluşlar, sivil toplum ve akademisyenler katkıda bulunmuşlardır. Gözden geçirme sürecinde, pek çok kuralın güncellenmesine ihtiyaç duyulmazken, hapishane yönetimi üzerine beş tematik alanda önemli ve esaslı değişiklikler gerçekleştirilmiştir. Bunlar: hapishanelerde sağlık bakımı, tutma yerlerinde ölümlerin soruşturulması, disiplin yaptırımları, hapishane personelinin profesyonelleşmesi ve bağımsız denetimdir. Yine tecrit uygulamasının sınırlandırılması, özellikle mahpuslara yönelik rahatsız edici aramalara ilişkin katı düzenlemeler, kılavuzlar geliştirilmiştir.

Uygulamacılar, insan hakları savunucuları, mahpuslar, avukatlar, cezaevi idareci ve personeli için gündelik yaşamlarında önemli bir yol gösterici olan Mandela Kuralları’nı yayınlamakla Türkiye İnsan Hakları Vakfı önemli hukuki bir boşluğu dolduruyor.

 

Av. Hasan Kemal Elban

Antalya Barosu İnsan Hakları Merkezi Başkanı

Antalya, Mart 2019

***

ÖNSÖZ 2

Uzun yıllardır yapılan araştırmalar insanları özgürlüğünden alıkoymanın suç oranlarında beklenen azalmayı sağlayamadığını göstermektedir. Örneğin ABD’de 1970’den beri hapishane nüfusunun 5 kat artmasına karşılık, bu yüzyıl içerisinde mal ve mülkle ilgili suçlarda ancak yüzde 1’den az bir azalışa denk geldiği; Kaliforniya, Michigan, New Jersey, New York ve Teksas gibi büyük eyaletlerde azalan mahpus nüfusuyla paralel olarak suçlarda da azalma olduğu görülmektedir. Bugün tüm dünyada kapatma dışı ceza yöntemleri üzerine tartışmalar sürmekte, cezaevlerinin toplum sağlığı üzerine etkileri de bu tartışmaların bir parçası olarak yerini korumaktadır.

Cezaevlerinin toplumlara verdiği zararın, yalnız mahpuslara yönelik olmadığı, cezaevi çalışanlarının da bu zarardan payına düşeni aldığı unutulmamalıdır. Araştırmalar, verem ve hepatit gibi hastalıkların cezaevi çalışanlarında genel nüfusa göre anlamlı oranda daha fazla görüldüğünü, Kanada’da her dört infaz koruma memurundan birinin travma sonrası stres bozukluğu yaşadığını, İskoçya’da ise 2013-2015 yılları arasında hapishane çalışanlarının kaygı bozukluğu ve depresyon nedeniyle işe gelmediği gün sayısının toplamda 6 çalışma yılını bulduğunu bildirmektedir. Oysa bu araştırma verilerinin aksine cezaevlerindeki insanların sayısı hem Türkiye’de hem de dünyada her geçen yıl artmaktadır. Dünyanın 116 ülkesinde mahpus sayısı resmi cezaevi kapasitesinin üzerinde iken, örneğin Bangladeş’te bu oranın yüzde 228’e, Kenya’da ise yüzde 337’ye ulaştığı bilinmektedir. Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’ne göre cezaevinde yaşayan her bir insan asgari yedi metrekareye ihtiyaç duyarken, Gürcistan cezaevlerinde kişi başına ayrılan alan bir metrekarenin altındadır. Cezaevleri her zaman bizim topraklarımızın kanayan yarası olmuştur. Tabutluklardan F tiplerine tecridin, tek tip de dâhil hak arama çabalarına yönelen işkence ve kötü muamelenin, yaşam hakkı ihlallerinin ve sayısız açlık grevinin yaşandığı koşullarda insan hakları örgütlerinin bağımsız denetimine olanak tanımayan siyasi ve idari mekanizmalar hak ihlallerinin sürmesinin temel aktörleri olarak önlenmesini de olanaksız kılmaktadır.

Türkiye’de de ne yazık ki, ceza infazına dair yasal güncellemelerin yapıldığı 2004 yılında 1955 tarihli ilk belgeden yararlanılmış olmasına, kurallar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında yapılan atıflarla iç hukukumuz için belirleyici olmasına rağmen, cezaevleri insan hakları ihlallerinin yoğun biçimde yaşandığı ortamlar olmayı sürdürmektedir. Hukukun üstünlüğü ilkesinden neredeyse tümden vazgeçildiği, eleştirel söylemin terörizmle eşdeğer görüldüğü bu dönemde, cezaevlerinin kapasitesinin yaklaşık 1/3 üzerinde doluluk oranları ve yeni cezaevleri planları yapılırken insan hakları mücadelesinin etkili biçimde sürdürülmesinin dayanak ve araçları olan uluslararası belgelere daha kuvvetle ihtiyaç olmaktadır.

Cezaevlerinde koşulların gittikçe ağırlaştığı bu günlerde, ilk yayınlanışının üzerinden 60 yıl geçtikten sonra 2015 yılında güncellenmesi tamamlanan “Mahpuslara Yönelik Muameleye İlişkin Birleşmiş Milletler Asgari Standart Kuralları”; yaşamının önemli bir kısmını Apartheid rejimi cezaevlerinde geçirmiş, hak mücadelesini cezaevi koşulları da dâhil sürdürmüş, ABD terörist listelerinden ancak 2008 yılında çıkartılabilmiş Nelson Mandela’nın adıyla onurlandırılmış bu önemli çalışma, cezaevlerinin tartışılması için de değerli bir kaynaktır.

“Judith Butler “yaşamak istemek” ile “başkalarıyla birlikte belirli bir biçimde yaşamak istemek” arasında çok önemli bir fark olduğunu söyler. Bizler de kendimize başkalarıyla birlikte nasıl yaşamak istediğimizi sormalı, bizi dünyayı sevmeye çağıran Hannah Arendt’in öğrettiği düşünceli ve sorumlu yurttaşlar olarak cezaevleri olgusunu yapılan tüm araştırmaları da gözeterek ele almalıyız. Unutmayalım ki Bernard Shaw’un da belirttiği gibi “cezaevleri var oldukça hangimizin içerde, hangimizin dışarıda olduğu hiç önemli değil”dir.

Bu önemli kaynağın çevirisinin yapılarak önemli bir sorun alanında temel ilkelerin dilimize kazandırılmasına öncülük eden, emek veren tüm dostlarımıza sonsuz teşekkürlerimizle.

 

Şebnem Korur Fincancı

Türkiye İnsan Hakları Vakfı

***

Nelson Mandela Kuralları – Mahpuslara Muameleye Dair Birleşmiş Milletler Asgari Standart Kuralları’nı indirmek için tıklayınız.