MENÜ
ANA SAYFA
x

Uzman Müdahil Tanıklık

09.05.2016

Şebnem Korur Fincancı’nın 9 Mayıs 2016 tarihli Evrensel’deki köşe yazısı…

Geçtiğimiz günlerde Eyal Weizman’ın “Oyuk Topraklar-İsrail’in İşgal Mimarisi” isimli kitabını okudum. Böylece adli bilimler alanında bir de adli mimarlık alt başlığından haberdar oldum. Bir işgalin mimarlık alanından nasıl okunabileceğini, yıkımların üstüne yerleştirilenlerin dönüştürdüğü toprakları öğrendim. Kitabın başında “Cujus est solum, ejus est usque ad coelum et ad inferos – Yere sahip olan her kimse, yer, toprağın derinliklerinden gökyüzünün tepesine kadar onundur” alıntısı ile 13. Yüzyıl İtalyan Yargıcı Accursius’a atfedilen mülkiyet yasasının temeli yer alıyordu. Latincenin çevirisinde yer ve gökten söz edilse de aynı sözcüklerin cennet ve cehennemi de kapsadığı düşünüldüğünde bu işgal mimarisinin yarattığı cehennemi düşünmeden edemedim.

Kitapta haritalar üzerinde yapılan çalışmalar ve yıkımın görüntüleri çok çarpıcı ve bir o kadar da tanıdıktı. Cenin’deki kampa 3 Nisan 2002’de askeri buldozerlerle saldıran İsrail ordusu kampın sınırında yer alan evlere delikler açtıktan sonra bu binalara geri geri yanaşan askeri araçlardan inen askerler Filistinlilerden korunarak binalara girip, binadan binaya geçerken çarpışmaların karmaşası içinde sivillerle savaşçıların birbirine karıştığı, binaların yıkımı sırasında yaşlı, engelli ve çocukların kaçamayıp yıkıntıların altında kaldığı ve en sonunda bu kargaşada ölen 52 Filistinli’nin yarısından fazlasının sivil olduğu ve havadan çekilen fotoğraflar incelendiğinde 40 bin kilometre karelik bir alanda 400’den fazla binanın imha edildiği aktarılıyordu. Zırhlı araçlar binaları yıkarak yolları genişletirken, bazı binaların duvarlarını delerek yeni geçitler oluşturmuştu. Birleşik Arap Emirlikleri Kızılayı ve BM Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) süren kamulaştırmalarla birlikte yeni bir nazım planının hayata geçirilmesi için 29 milyon dolarlık bir yardım yapmıştı.

Bu fazlasıyla tanıdık aktarımların ardından Türkiye’de yaşadıklarımıza yeniden göz atabiliriz: Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın 16 Ağustos 2015 ile 20 Nisan 2016 tarihleri arasında derlediği verilere göre başta Diyarbakır (35 kez), Şırnak (10 kez) ve Mardin (11 kez) olmak üzere Hakkari (5 kez), Muş (1 kez), Elazığ (1 kez) ve Batman’daki (2 kez) toplam en az 22 ilçede, resmi olarak tespit edilebilen en az 65 süresiz ve gün boyu sokağa çıkma yasağı uygulanmış. Bu yasaklar nedeniyle 2014 nüfus sayımına göre ilgili ilçelerde yaşadığı bilinen en az 1 milyon 642 bin kişinin en temel yaşam ve sağlık hakları ihlal edilmiş, net bir bilgi edinilememekle beraber Sağlık Bakanı’nın 27 Şubat 2016 tarihli açıklamasına göre en az 355 bin kişi yaşadıkları il ve ilçeleri terk ederek zorunlu olarak yerlerinden edilmiş. Bu verilere göre sadece resmi sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş zaman dilimleri içerisinde, ilgili çatışma ortamlarında yaşamlarını yitiren en az 338 sivilin 78’i çocuk, 69’u kadın ve 30’u 60 yaşın üzerinde imiş.

Sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı tüm yerlerde, binalarda Eyal Weizman’ın incelemesinde aktardıklarına benzer biçimde yıkımlardan, genişletilen yollardan ve dümdüz edilen mahallelerden söz etmek mümkün, kitapta yer alan fotoğraflar bizlerin çektiği fotoğraflardan farksız.

Dün sevgili Esra Mungan ve Meral Camcı ile yapılan söyleşide “müdahil tanıklık” ifadesi geçiyordu. Adli bilimler alanında çalışanlar için İngilizce’de “uzman tanıklık” ifadesi vardır. Eyal Weizman adli mimarlık alanında çalışan bir mimar, ancak yaptığı uzman tanıklığın bir adım ötesi, aynı zamanda müdahil tanıklığı da içeriyor. Eyal Weizman’ın yaptığı çalışma, haritalandırma ve hava fotoğrafları ile ürettiği bilgiye benzer bir çalışmanın TMMOB tarafından yapılması da bugün yaşadıklarımıza ilişkin eşsiz bir uzman müdahil tanıklık olacaktır diye düşünüyorum. İnsanlıktan yana bir müdahaleye ihtiyaç duyduğumuz zamanlardayız.

http://www.evrensel.net/yazi/76606/uzman-mudahil-taniklik