MENÜ
ANA SAYFA
x

1991 – Yıllık İnsan Hakları Raporu

GİRİŞ

Türkiye İnsan Hakları Vakfı, ilk yıllık raporunu yayınlıyor. Bu çalışma, yayın yapma, bilgi toplama, günlük insan hakları raporu çıkartma çabalarının bir ürünüdür. Böylece Vakfımız kuruluş senedinde; “insan hak ve özgürlükleri konusunda yayın ve dokümantasyon yapmak; bilimsel araştırma, eğitim yapmak; süreli ya da süresiz yayın faaliyetinde bulunmak; uluslararası insan hakları belgelerinde ve iç hukukta tanımlanan tüm insan haklarıyla ilgili araştırma, eğitim, sağlık kurumları kurmak, işletmek, işlettirmek” biçiminde tanımlanmış amacı doğrultusunda bir adım daha atmış oluyor.

1991 yılının insan hakları ihlallerini yazılı olarak derlemenin, araştırma yapmak isteyen kişi ve kuruluşlara önemli bir kaynak oluşturacağı açıktır. Belgeli çalışma tarzı özellikle devlet görevlilerine yanıtlama, değerlendirme olanağı da vermektedir. 20 Ekim seçimleriyle göreve gelen koalisyon hükümeti ilk kez bir İnsan Hakları Bakanlığı kurulmasıyla birlikte geçmişte meydana gelen tüm insan hakları ihlallerini koğuşturma sözünü verdi. Raporda görüleceği gibi 1991 yılında aydınlanmamış birçok ihlal hala ciddi soruşturma yapılmasını beklemektedir. Bu açıdan vakıf yöneticileri olarak raporumuza nasıl bir yanıt geleceğini de merak ediyoruz.

Geçmişin insan hakları ihlallerini saptayan yazılı belgelerin en önemli yanı da insanların unutkanlığını önemsiz kılmasıdır. İnsanlar olayları unutabilirler, ancak ayrıntılarıyla tespit edilmiş ihlaller tarihe mal olur: arşiv unutmaz. Bu nedenle bu çalışmanın her yıl yayınlanmasında büyük yarar görüyoruz ve yayınlamaya devam edeceğiz.

İnsan hakları mücadelesinin kapsamlı, tarihsel ve evrensel bir süreç olduğunu bilincinde olarak, bu çalışmamızın yalnız ülke çapında değil, uluslararası alanda da önemli bir birikim yaratacağına inanıyoruz.

Elinizde bulunan rapor kısıtlı olanaklar ile oluşturulmuştur. Ayrıca, raporda insan hakları alanında gözlemlenen çok sayıda olaydan sadece bazı ihlaller örnek alınmıştır. TİHV’de sürekli izlenen günlük, haftalık ve aylık yayınlara yansımamış çok sayıdaki haberin sadece küçük bir kısmı bağımsız kaynaklardan (İnsan Hakları Derneği ve şubeleri, avukat, tutuklu yakını gibi duyarlı kişiler) TlHV’ye ulaşmıştır. Bu yüzden 1991 yılına ait eksiksiz bir döküm yapma iddiasında değiliz. Her başlık altında seçmeli bazı örneklere yer verilmiştir ve istatistik anlamında verilen rakamlarda mutlaka eksikliklerin bulunduğunu kabul etmek gerekir.

Vakfımızın hafızasını oluşturma çabamız, çalışma anlayışımızın sonucudur. Bu çalışma tarzı, bilimsel yöntemleri esas alan, tüm çalışmaları kuruluş amacımıza ulaşmaya yönelten, kurumsallaşmayı hedef alan, yaygın kadrolaşmaya, sağlayan, maddi koşulları gözeterek çalışmalarda gönüllü katılımı ön planda tutan bir tarzdır. Bu anlayışın Vakıf bünyesinde yarattığı diğer olumlu olgulara da değinmekte yarar var.

Günlük raporlar, Bilgi toplama ve Dokümantasyon merkezi kurma çalışmaları dışında çalışmalarımızın en ağırlıklı alanını oluşturan tedavi merkezleri önemli gelişmeler yaşıyor. 1991 yılında Ankara, İzmir ve İstanbul’da işkence görenlere karşılıksız hizmet vermek üzere tedavi merkezleri kuruldu. Aralık sonu itibarıyla Ankara’da 170, İzmir’de 50 ve İstanbul’da 33 kişi olmak üzere toplam 253 mağdurun başvurusu kabul edildi. Bu rakamlar sene başında öngörülenin bir mislinden fazladır. Ankara’da 2 psikolog ve 1 hekim, İzmir’de 1 psikolog ve 1 hekim, İstanbul’da 1 psikiyatr ve 1 hekim profesyonel olarak görev yapmaktadır. Bir yıllık süre içinde işkence ve cezaevi mağdurları sayısındaki artış gözetilerek 1992 yılı için başvurulara bir üst sınır getirilmesi gerektiği şimdiden görülüyor. Tedavi hizmetlerini profesyonel olarak yürüten kadroların dışında üç kentimizde 2001’e yakın hekim ve psikolog kadrosunun çalışmalara gönüllü olarak katıldığını belirtmek gerekir.

Tedavi merkezleri çok kısa ömürlerine karşın, daha şimdiden önemli bilimsel bulguların birikmesine sahne olmuşlardır. Tedavi sonuçları bilimsel dokümanlar olarak birikmektedir. Bu sonuçlar işkence ile ilgili uluslararası toplantılara gönderilmeye başlanmıştır.

Vakfımızın tedavi programında görev yapan psikolog ve hekimler özgün örneklerle mesleki deneyimlerini zenginleştirirken uluslararası arenada benzer kurumların deneylerinden yararlanma olanaklarını da buluyorlar. Örneğin, merkezi Kopenhag’da bulunan uluslararası “İşkence Rehabilitasyon Merkezi” (IRCT) ile Macaristan Sağlık Bakanlığı tarafından Ekim 1991’de Budapeşte’de ortaklaşa düzenlenen “Tıp Mesleği ve İşkence” adlı sempozyumda TİHV adına 3 ayrı bildiri sunulmuştur. Bunu Şili’de ve Türkiye’de yapılan toplantılara sunulan bildiriler izlemiştir. 1992 yılı başında da görgü ve deneyimlerin çeşitlendirilmeleri amacıyla bir psikolog Almanya’da 2 aylık bir proje çerçevesinde çalışma yapacaktır.

Tedavi merkezleri projemizin son durağı Diyarbakır’dır. 1992 yılının başlarında gerçekleştirilmesine karar verilen bu merkez için ön çalışmalar tamamlanmıştır. Bu merkezin kurulmasının ve işler haline gelmesinin bizce çok büyük bir önemi vardır. İnsan hakları ihlallerinin en yoğun olduğu, insanların yaşam ile ölüm arasında bulunduğu bir yörede çalışmaya başlamamız, Türklerin ve Kürtlerin kardeşliğini pekiştirmede de büyük görev üstlenecektir.

Özellikle falaka uygulaması izlerinin saptanmasında İzmir’deki merkezimizde uygulanmakta olan sintografi ve tomografi yöntemlerinin İstanbul ve Ankara merkezlerinde de uygulanması için çalışma programları hazırlanmıştır. Böylece uzun süreler geçmesine karşın işkence izlerinin belirlenmesinde başarılı sonuçlar alınan bu yöntemden yaygın olarak yararlanmış olacağız.

1991 yılında önemli bir başka adım da İnsan Hakları Haftası’nda gerçekleştirilen 1. İnsan Hakları Film Şenliği’yle atıldı. Uluslararası ilişkileri de kapsayan şenlik, 7 yerli ve 9 da yabancı film gösterisiyle başarılı oldu. Görsel ögelerle insan hakları bilincinin yayılması çalışmalarının bir parçası ve bu yılki deneylerin sonucu olarak gelecek yıl film şenliğinin daha örgütlü olması sağlanacaktır. Ayrıca gelecek yıl ilk okullarda eğitim amaçlı gösteriler de programlanacaktır.

Vakfımız 1991 yılında aldığı bir kararla Ankaralılara hitap edecek bir radyo yayını gerçekleştirecektir. Temel amacı insan hakları öğretimini yaymak, insan hakları ihlallerini duyurmak, yerel yönetim, sendika, dernek, meslek odaları gibi kuruluşların mesajlarını, çalışmalarını yayınlamak olan programın hazırlık çalışmaları başlamıştır. 1992 yılında Vakıf radyosu deneyimini hep birlikte yaşayacağız.

Vakfımızın önemli bir organı olan Danışma Kurulu’muzun insanların çeşitli alanlarda bilgi üretmesi amacıyla yönlendirilmesi gerektiği de ortaya çıkmıştır. Danışma Kurulu bünyesinde kişi ve gruplara bazı projeleri hazırlatılması gelecek yılın önemli çalışmaları arasında yer alacaktır.

1991 yılı insan hakları ihlalleri raporunu yayınlarken, geleceğe ilişkin uygulama ve tasarılardan da söz etmek istedik. Geleceğe ışık tutarken bir yıllık deneylerin bizlere yeni ufuklar açtığını, görev ve sorumluluklarımızın giderek ağırlaştığını göstermek de istiyoruz. Vakfın giderek artan maddi gereksinmeler için yeni projeler hazırlaması ve mali sorunu çözmesi gerekir. Bu bilgilerle tüm ilgililere ulaşırken Vakfa destek olacakları umudunu da dile getirmiş oluyoruz.

1991 yılı bitti. “Ateş düştüğü yeri yakar”. Bizler ateşin düştüğü yerdeyiz. Türkiye İnsan Hakları Vakfı’ndayız.

Ülke ve dünya çapında bir dayanışma ile yangınları el birliğiyle söndürme çabasını 1992 yılında daha da geliştirelim. Çifte standartların, gelişmiş, gelişmemiş ülke farklarının yok olduğu, savaşsız, adil bir dünya yaratalım istiyoruz. Tedavilerimizi, raporlarımızı, insan onurunu korumak, insanca yaşayabileceğimiz bir dünya kurma umudunu yitirmemek için gerçekleştiriyoruz. Türkiye’mizde insanlar gece karanlığında evlerinden alınıp kurşunlanmasın, insanlar kaybolmasın, kentlerimizde suçsuz insanların dolaştığı yerler kundaklanmasın diyoruz.

20 Ekim seçiminin sonucunda ortaya çıkan koalisyon hükümeti, 1992 yılında insan hakları ve demokrasi yolunda önemli adımlar atmaya kararlı olduğunu açıkladı. Bu vaatler yukarıda dile getirdiğimiz özlemlerin gerçekleşmesinin ön koşullarıdır. Vaatlerin elle tutulur gözle görülür olmasını diliyoruz. Ülkemizin, bir restorasyon döneminde, demokratik ortamlara her zamankinden daha çok gereksinimi vardır. Bu ortamın korunması ve geliştirilmesi ülke içindeki tüm demokratların ve insan hakları savunucularının da görevidir. Ancak, çok temel bir etmene bu noktada değinmek gerekir. Türkiye’nin demokratikleşmesini dünya ve bölge dengeleri ve çıkar hesaplarıyla bağdaşmaz gören güçler vardır. Bu güçlerin ‘destabilizasyon’ uygulamalarına da dikkat etmek gerekir. İnsan haklarını savunanlar, insan hakları ihlallerinin dış kaynaklarını da bilmektedir. Geleceğe yönelik öngörülerimizle bu etmeni ihmal etmeyeceğiz.

TİHV’yi kuranlar ve yönetenler 1991 yılı sonunda tarihi süreci, uzun kapsamlı bir uğraşın Türkiye açısından önemli bir dönemecini görüyorlar. Bu zor dönemeçte çabalarımız ülkemiz insanına sevgi dolu sıcak bir ortam hazırlamaya yöneliktir. 1991 yılı raporu bu yönde yararlar sağlayacaktır.

Tüm okurlara ve ilgililere mutlu ve sağlıklı bir 1992 yılı diliyoruz.

 

Ankara, Ocak 1992

Yavuz Önen

Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Genel Başkanı