MENÜ
ANA SAYFA
x

Kazakistan’da İnsan Hakları, Hemen, Şimdi…

BASIN AÇIKLAMASI
12.01.2022

12 Ocak 2022 

Son günlerde Kazakistan’da başta yaşam hakkı ve işkence yasağı ihlalleri olmak üzere ağır ve ciddi insan hakları ihlallerine yol açan gelişmeleri kaygı ile izliyoruz.

2 Ocak 2022 tarihinde sıvılaştırılmış petrol gazına (LPG) yapılan zamların protestosu ile başlayan süreç, ülkede demokrasi, temel hak ve özgürlükler ile başta gelir adaleti olmak üzere, adalet taleplerinin dile getirildiği bir boyut kazandı.  Basına yansıdığı kadarı ile Kazakistan halkı, hükümet değişikliği yapılması, valilerin doğrudan seçilmesi (şu anda valiler cumhurbaşkanı tarafından atanıyor), cumhurbaşkanının görev süresini ve yetkilerini kısıtlayan 1993 Anayasası’na geri dönülmesi, yurttaşlık hakları için mücadele eden aktivistlere dönük baskının son bulması, mevcut siyasi iktidar ile bağlantısı olmayan kişilerin yetkili konumlara gelebilmelerine izin verilmesi gibi aslında çok temel demokratik talepler ileri sürüyor.

Buna karşın, Sovyetler Birliği’nin yıkılması ile birlikte bağımsızlığını ilan eden Kazakistan’ı 30 yıldır kesintisiz biçimde yöneten iktidar eliti ise, biz Türkiyeliler için çok tanıdık olan bir yaklaşımla, sorunu derhal güvenlikleştirerek protestocuları “terörist”, “darbeci”, hatta “düşman” ilan ediyor. Pek çok otoriter rejimin yaptığı gibi, karşı karşıya kalınan olağan dışı durumda ilk iş olarak insan haklarını tümüyle iptal etme refleksi gösteriyor.  Dahası ülkenin cumhurbaşkanı “Uyarı yapılmadan ateş açma emri verdim” diyebiliyor. Bunun sonucunda da, basına yansıdığı kadarıyla, kolluk güçlerinin hedef gözeterek ateş açması sonucu en az 164 kişi yaşamını yitirdi.

Tüm dünyanın tanıklığında gerçekleşiyor olmasına karşın, ne yazık ki uluslararası demokratik toplum Kazakistan’da yaşananları sanki bir “iç güvenlik meselesi” gibi görüyor olmalı ki, sessizlik içinde. Bu sessizlik ve Kazakistan yurttaşlarının yalnız bırakılması, insan hakları savunucuları olarak bir süredir ısrarla dile getirdiğimiz, içinde bulunulan evrensel insan hakları/insanlık krizinin ne denli derin olduğunu bir kez daha göstermektedir. Öyle ki, insanlık onuru, insan hakları ve özgürlüklerinin korunması ilkesi, devletlerarası siyasi, ekonomik ve askeri çıkar ilişkilerine bir kez daha feda ediliyor.

Dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi Kazakistan’da da yurttaşlar yıllardır maruz kaldıkları kötü yönetim karşısında özgürlük, adalet, eşitlik ve insan hakları talepleriyle itirazını yükseltmektedirler. Ne var ki, bu itirazlar karşısında devletlerin ve hükümetlerin yanıtı, evrensel normların aksine, şiddetin her türünü sistematikleştirip yaygınlaştırmak ve hayatın tek gerçeği olarak topluma/yurttaşlara dayatmak olmamalıdır. Dolayısıyla Kazakistan yöneticileri de şiddeti ve hak ihlallerini derhal durdurmalı ve yurttaşlarının sesine kulak vermelidir.

Uluslararası toplum da içinde bulunulan bu ağır kriz karşısında insan haklarının kurucu rolünü yeniden etkin kılacak biçimde, başta Birleşmiş Milletler mekanizmaları olmak üzere tüm uluslararası denetim mekanizmalarını harekete geçirerek, Kazakistan yöneticilerini insan haklarına saygı göstermeye zorlamalıdır.

Dünyanın herhangi bir yerine düşen ateş, tüm dünyaya düşmüştür ve insan hakları savunucuları ateşin düştüğü her yerde olmalıdır.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV)