MENÜ
ANA SAYFA
x

İzmir’de Boğaziçi ile Dayanışma Eylemi Davasında 4 Hak Savunucusuna Ceza

BASIN AÇIKLAMASI
11.10.2023

İzmir’de, aralarında çalışma arkadaşımız Aytül Uçar’ın bulunduğu 6 hak savunucusunun Boğaziçi Üniversite öğrencileriyle dayanıştıkları için yargılandığı davanın 11 Ekim 2023 tarihinde görülen duruşmasında mahkeme kararını açıkladı. Çalışma arkadaşımız Aytül Uçar ve Erdoğan Akdoğdu için beraat kararı verilirken, 4 hak savunucusu hakkında değişen sürelerde hapis cezaları verildi. Duruşmanın ardından yapılan basın açıklamasında, dava sonucunda verilen cezalara tepki gösterildi. Açıklamayı aşağıda bulabilirsiniz: 

 

BASINA VE KAMUOYUNA

Bugün altı insan hakları savunucusu, Aytül Uçar, Erdoğan Akdoğdu, Emine Akbaba, İrem Çelikbaş, İsmail Temel, Mehmet Kasar; Cumhurbaşkanı tarafından Melih Bulu’nun rektör atanmasına akademik özgürlüklere ve kurumsal özerkliğe sahip çıkarak direnen Boğaziçi Üniversitesi öğrenci ve öğretim üyeleri ile dayanışma gösterdikleri için “görevi yaptırmamak için direnme, kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama ve kamu görevlisine yönelik olarak hakaret” iddiasıyla yargılandıkları davanın karar duruşması görüldü.

Hatırlanacağı gibi kayyum rektör ataması üzerine Boğaziçi Üniversitesi’nin tüm bileşenleri itirazlarını 4 Ocak 2021 tarihinden itibaren farklı barışçıl toplantı ve etkinlikler ile ifade etmeye çalıştılar. Maalesef bu etkinliklere, özellikle de öğrencilerin gerçekleştirdiği barışçıl toplantı ve gösterilere, ilk andan itibaren ve hemen her defasında kolluk güçleri tarafından, evrensel hukukta ve ülke yasalarında tanımlanan zor kullanma yetkisinin çok ötesine geçen, kural dışı ve denetimsiz bir şiddet kullanılarak müdahale edilmişti. Yanı sıra süreç boyunca işkence ve diğer kötü muamele yasağı başta olmak üzere ayrımcılık yasağı, ifade ve basın özgürlüğü, toplanma ve örgütlenme özgürlüğü, üniversitenin temel ve kurucu ilkeleri olan akademik özgürlük ve kurumsal özerklik, konut dokunulmazlığı gibi pek çok hak ve özgürlük yoğun bir şekilde ihlal edilmişti.

Siyasal iktidarın aynı zamanda kutuplaştırıcı bu baskıcı uygulamaları, demokratik kamuoyunda büyük bir tepkiye yol açmış, yaşanan hak ihlallerini protesto etmek ve Boğaziçi Üniversitesi öğrenci ve öğretim üyeleri ile dayanışmak için ülke sathında barışçıl toplantı ve gösteriler düzenlenmişti.

3 Şubat 2021 tarihinde İzmir’de Kıbrıs Şehitleri Caddesi, Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde Emek ve Demokrasi Güçleri tarafından yapılmak istenen basın açıklaması da bunlardan biriydi. Ne var ki, bu barışçıl toplantıya da daha basın açıklaması başlamadan kolluk güçler tarafından şiddet kullanılarak müdahale edildi. Kolluk güçleri, şiddetini bilhassa üniversite öğrencileri ve gençlere yönelterek çok sayıda kişiyi işkence uygulayarak gözaltına aldı. İşkence ve diğer kötü muamele özellikle gözaltı araçlarında daha yoğun bir şekilde devam etmişti.

Hak savunucularının tanıklığından ve uyarılarından rahatsız olan kolluk güçleri, davranışlarını değiştirip başvurdukları işkence ve diğer kötü muamele uygulamalarından vazgeçeceklerine, hak savunucularını hukuka aykırı bir şekilde gözaltına almışlar ve onlara da işkence uygulamışlardır. Daha sonra gerçeğe aykırı tutanaklar ve raporlar hazırlayarak “görevi yaptırmamak için direnme, kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama ve kamu görevlisine yönelik olarak hakaret” iddiasıyla haklarında dava açılmasını sağlamışlardı.

Bu durum, Türkiye’de kolluk güçlerinin adeta rutin hale gelmiş ihlallerini örtbas etmek, cezasızlığı meşrulaştırmak ve teşvik etmek üzere çok sık başvurulan bir idare tekniğidir. Nitekim uzun yıllardır pek çok olayda işkence görenler hakkında derhal “memura hakaret etmek, mukavemet etmek, bu sırada yaralamak, kamu malına zarar vermek” gibi gerekçelerle davalar açılmaktadır. İşkenceciler aleyhine açılan davalar cezasız kalırken, işkence görenler aleyhine açılan davalar kısa sürede ağır cezalar ile sonuçlanabilmektedir. Adalet Bakanlığı’nın 2021 yılı verilerine göre Cumhuriyet Savcılıkları tarafından ‘kamu görevlisine direnme’ suçunu oluşturan TCK’nın 265. Maddesi’nden 38.319 kişi hakkında soruşturma başlatılmış, bunlardan 28.646’sı hakkında kamu davası açılmıştır. Buna karşın aynı yıl içinde işkence suçunu düzenleyen TCK’nın 94. Maddesi’nden 805 kişi hakkında soruşturma başlatılırken sadece 130 kişiye kamu davası açılmıştır. İşkence ile kamu görevlisine direnme suçlarından açılan davalar arasındaki bu denli büyük bir fark, cezasızlığın boyutlarını ve sistematik bir politika olarak sürdürüldüğünü açıkça göstermektedir.

Hak savunucuları hakkında açılan bu davayı da benzer bir şekilde ihlalleri görünmez kılmak ve cezasızlığı kalıcılaştırmak amacıyla yapılan bir karşı hamle girişimi olarak gördüğümüzü daha önce de belirtmiştik. Aynı zamanda ifade, toplanma, gösteri yapma ve örgütlenme özgürlüklerini hedef alan bu baskı ve sindirme politikası, Anayasa’ya ve Türkiye’nin ilk imzacılardan biri olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) de aykırıdır.

Bugün yargılanan hak savunucuları demokratik toplum düzeninin temelin oluşturan ifade, toplanma ve örgütlenme özgürlüklerini kullanmışlar ve başta işkence yasağı olmak üzere yaşanan hak ihlallerini görünür kılmaya ve önlemeye çalışmışlardır. Kolluk güçlerine yasalar çerçevesinde ve insan haklarına saygılı bir biçimde görev yapmalarını hatırlatmışlardır. Tüm bunlar hak savunuculuğu faaliyetinin doğası gereğidir. Bundan dolayı da hak savunuculuğu yargısal tacize maruz bırakılamayacağını bir kez daha yineliyoruz. Bu vesileyle Türkiye’nin, Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Savunucuları Bildirgesi’nin tüm hükümlerine ve taraf olduğu uluslararası belgelere uygun bir şekilde insan hakları savunucularını korumakla yükümlü olduğunu bir kez daha hatırlatmak isteriz.

Oysa bugün yapılan yargılamanın sonucunda bir kısım hak savunucusu hakkında beraat kararı verilirken, bir kısmı için ceza kararı verilmiştir. Bizler duruşmada ısrarla vurguladığımız bu kararların hukuka aykırı olduğu hakikatini buradan bir kez daha dile getirmek istiyoruz.

Hak savunucularına ulusal ve uluslararası hukuk çerçevesinde sahip oldukları hakları kullandıkları için verilen bu hukuka aykırı cezalar derhal bozulmalı, buna karşın başta işkence yasağı olmak üzere temel hak ve özgürlükleri ihlal eden kolluk güçleri hakkında etkin ve şeffaf bir şekilde soruşturma başlatılarak cezasızlık politikalarına son verilmelidir.

Hak savunuculuğu yargılanamaz!

Hak savunucuları üzerindeki baskı ve yargısal tacizlere derhal son verilsin!

 

İnsan Hakları Derneği İzmir Şubesi

Türkiye İnsan Hakları Vakfı İzmir Temsilciliği

Çağdaş Hukukçular Derneği İzmir

Özgürlük İçin Hukukçular Derneği İzmir Şubesi

İnsan Hakları Gündemi Derneği

Halkların Köprüsü Derneği

İmece Dostluk ve Dayanışma Derneği 

İzmir Halkevleri

Hak İnisiyatifi